AHMET MİDHAT EFENDİ- ACÂYİB-İ ÂLEM





Acâyib-i  Âlem (Alemin ilginç yönleri) Tercümân-ı Hakîkat gazetesinde tefrika olarak derç ve neşrolunduktan sonra ilk defa tek halde basımı yapılmıştır. Türk Dil Kurumu basılı eserler listesinde yer alan bu nadide eserin içeriğine bakalım;
Halk nezdinde bir mecnun olan Sipahi, her gördüğü varlığa aşık olan hiç evlenmemiş tek başına bir adamdır. Sipahi’nin son günlerde de bir doğa aşkı tutmuş ve herkes dalga geçerek gülmeye başlamıştır.

Evet, Sipahi bu kez de doğaya aşık olmuş derin bir tefekkür halde doğanın güzelliğini anlatır durur. O doğa aşkıyla yaşarken Sipahi’yi merak edip onunla tanışmak isteyen Hicabi Efendi Sipahi’yi bulur ve konuşmaya başlar. Sipahi’nin tefekkür ve anlatımı Hicabi’yi öyle bir etkiler ki artık aralarından su sızmaz bir arkadaşlıkları olur. Hicabi, karısını, çocuklarını ve evde biraderini bırakıp gece gündüz Sipahi’yle doğa ve seyyahlık üzerine sohbetler eder. Bu sohbet o kadar ilerlemiştir ki Sipahi ‘sevenin sevdiğine kavuşması’ gibi doğaya kavuşmak arzusuyla uzun bir yolculuğa çıkacağını söyler. Hicabi de beraber gitmeyi teklif eder. Eder ama ailesi bir türlü izin vermez. Nihayet izin alamayacağını anlayınca gitmek istediğini kesin bir dille söyleyerek kestirir atar.

İlk yolculukları İstanbul’dan Odessa’ya (Ukrayna’da bir şehir) gitmek üzere bir vapura binerler. İlk yolculukları odessa'da devam eden iki arkadaş bize o dönemin Rusya'sı hakkında önemli bilgiler veriyor. Bunlardan ilki "serre" denilen mevsimdışı botanik yetiştiriciliği işlemidir. Günümüzde sera olarak anılan bu iş ta o zamanlar Rusya'da varmış. Diğer bir önemli hususta; Rusların nazik, ve Çelebi adamlar olduğunu yazmış olmasıdır. Ayrıca Fransızlar gibi yılışık zevzek ingilizler gibi tünd ve abûs değillerdir misali ile takdirle bahsetmektedir.

Odessa'dan Moskova yolculuk için şimendiferle Balta'ya kadar gelirler. Balta'dan kara yolu ile gitme planı kurarlarken Rusya'nın ünlü prensesinin de orada olduğunu öğrenirler. Tabi prensese de iki Osmanlının şehirlerinde olduğu bilgisi verilir. Prenses bu iki Osmanlı ile tanışmak istediğini söyler. İki Osmanlı ve prensesin muhabbetleri öyle devam eder ki Moskova yolculuğuna beraber devam ederler. Yolculuk esnasında konuşmaları da yine ilginç bilgiler içermektedir. Özellikle Osmanlı harem konusundaki abartılı yazıların sözlerin o dönemde bile yanlış aksedildiğini görüyoruz. Sayfa 108de yer alan şu paragraf önem arz ediyor;

“Prenses bir aralık "Bazı kitaplarda haremleri başka suretlerde gördüm. Haremler bir nevi dünya cenneti imişler. Oralarda edilen îş ü işret ve sürülen zevk ü safa hiçbir millete makis değilmis diye beyân-ı mülâhaza edecek olduysa da Suphi dedi ki:
- Türkler kendileri bile yekdiğerinin haremlerine giremedikleri hâlde acaba o kitapları yazan muharrirler haremlere nasıl girmişler de bu hâlleri öğrenmişler? İş ü işret bizce şer'an memnu olduğu hâlde haremlerin bu hâlde bulunmalarına imkân kalır mı?
Prenses- Ya o kadar cariyeler?
Suphi- Onlar zevk ve safa için değil. Hanenin hizmet-i umumiyyesi içindirler. Avrupa'da "dame d'honneur" ve "femme de chambre" denilen kadınlardan bed' ile aşçılara varıncaya kadar kadınların gördükleri hizmetleri bizde hep cariyeler görürler.
Prenses- Odalasak denilen cariyeler?...
Suphi- Evet! Efendi'nin haremi vefat eder veyahut hastalıklı veya ihtiyar hâline girerse bir cariye istifraş eyler ki bunun dahi nikâhlı kadından hiçbir farkı yoktur. O kadının doğurduğu çocuklar dahi evlâd-ı meşrûadandırlar. Bakınız ki bunları yazan muharrirler henüz isimlerini bile doğru öğrenemeyerek “odalasak" yazıyorlar. Yanlışlık isimlerden başlarsa nerelere kadar varır?
Hicabi- Milletlerin yekdiğeri hakkında yazdıkları bu gibi şeye hiçbir vakit mübalâgadan veyahut garazdan salim olamaz prenses! Rus familyaları hakkında okuduğumuz asar ne kadar doğru iseler Osmanlı familyaları hakkındaki asar dahi o kadar doğru olabilirler.”
Uzun seyahatler neticesinde Moskova'ya gelen seyyahlar burada da uzunca bir süre kalırlar. Ahmet Midhat Efendi Ruslar için moskovanın "Rusların Kudüsü" olduğunu belirtiyor. Burada tarihi yapıların ve şahsiyetlerin en detaylı geçmişi ve bilgisi aktarılıyor.

Nikolayev'de verilen mola sonrasında prenses yanında İngiliz bir seyyah olan bayan Haft ile birlikte oturuyordu. Suphi ve Hicabi'yi Haft ile tanıştırmış ve yolculukları bu şekilde devam etmişti. Prensesten ayrılıp geriye iki osmanlı bir ingiliz kalmış ve üç seyyah birlikte gezmeye başlamışlardı. İngiliz bayan Haftt zeki güzel ve bilgili bir kadındır. Klasik Ahmet Midhat Efendi’nin yabancı bir kadını resmetmesi yine bu eserde de yer almış ve bir ingiliz kadınının osmanlı kadını kadar terbiyeli ve naif oluşunu neşretmiştir.

Üç arkadaşın yolculuğu Petersburg’a düşmüştü. Oraları gezmişler ve her gittikleri yerde prensesin misafiri olarak karşılanmışlardır. Yolculukları batıdan doğuya hatta “şimal”e doğru devam ediyordu. Bugünkü Antartikaya kadar yol almışlar Tsarskoie-sero’ya kadar gitmişlerdir.
Yolculukları baştan sona gezilen görülen yerlerin tarihi binalarının, şahsiyetlerin anlatımına ağırlık vermiştir. II.Katerina,Büyük Petro,Krilof’tan uzun uzadıya anlatılmıştır. Müthiş bir gezi ve yine müthiş bir detayla gerşey tek tek yazılmıştır.Günümüzde ancak internet sağlayıcıları ile  gözlemlenebilecek bu yerlerin anlatımı hayali olacağına inanamayacak kadar detaylıca izah edilmiştir. Bu konu çok ilginç olup yine bu konu hakkında detaylıca bir yazı yazmayı planlamaktayım. Zira Ahmet Midhat Efendi’nin Rusya’ya gitmediğini özellikle de Antartika’yı görmediğini çok iyi bilmeme rağmen yazdıklarını bizzat gezmiş görmüş gibi yazmasına şaşırmamak elde değil.

Bu yolculuğun sonuna doğru Sipahi ve Hafft’ın aşkı da günyüzüne çıkmaya başlıyor. Her ikisi de birbirini seviyor olsa da bunu belli edemiyor dile getiremiyorlar. Nihayet ilk itiraf eden ve dahi teklif eden Haftt olmakla beraber Haftt’ın halasının reyi (onayı) alınmak suretiyle Londra’ya bir gemi vasıtasıyla gidiyorlar. Londra’ya vardıklarında halanın itirazı olsada ertesi gün onayı ile Sipahi ve Haftt evlenmek için hiçbir mani kalmadığına seviniyorlar. Nihayet Londra’dan da İstanbul’a gelerek Hicabi’nin evinde mütevazi bir düğünle evleniyorlar.,
Kitap normalde 370 sayfa olsa da günümüz kitaplarına kıyas edilecek olursa neredeyse 700 sayfaya tekabül edecek boyuttadır. Dili aslına uygun kalındığı için osmanlıca ağırlıklıdır. Bu güzel eseri de bizlere sunan Türk Dil Kurumuna yürekten teşekkür eder okunmasını ve kitaplıklarda bulunmasını temenni ederim.

Müellifine rahmet dilerim.

KİTABIN ADI               : Acâyib-i  Âlem
YAZARI                        :Ahmet Midhat Efendi
TDK/KAZIM YETİŞ/370 SAYFA/2017



Yorum Gönder

0 Yorumlar

Close Menu