AHMET MİDHAT EFENDİ- ESKİ MEKTUPLAR






Kenan annesinin ölümünün ardından dayısına emanet olunur. O küçüklükten beridir dayısının konağında büyümüştür. Dayısı Saim Bey sevecen saygıdeğer baba bir adamdır. Yıllar geçip Kenan büyümüştür. Kendisiyle beraber Saim Beyin kızı Meliha’da büyümüştür. Meliha’nın Kenan'a olan aşkı her geçen gün artmaktadır. Ve nihayet bunu Kenan’a itiraf etmiştir. Kenan da Meliha’yı çok sevdiğini ve bundan dolayı iki gönlün bir olmasına çok mutlu olduğunu söylemiştir. Kenan ve Meliha iki sevdalı sürekli gizli gizli konak dışında buluşmaya başlamışlardır. Saim Bey bir gün bahçede gezerken Kenan ile Meliha’nın gizlice muhabbetlerini duyar. Saim Bey sessizce oradan uzaklaşır ve ertesi gün Meliha’yı yanına çağırır. Babası kızına “Kenan’ı gerçekten seviyor musun ve o da seni seviyor mu?” diye sorar. Aldığı olumlu cevap karşısında Saim Bey mutlu olmuştur zira o da böyle bir şeyin en doğru karar olduğunu düşünüyordur. Fakat aile içinde henüz bu tür bir sevda muhabbetinin olmasını da yakışık görmemiş henüz Meliha’nın yaşının küçüklüğünden dolayı erken olduğunu söylemiştir. Bu yüzden Kenan eğitimini tamamlamak için anlaşmalı olarak İstanbul’a gönderilir. İki sevgili birbirleriyle vedalaşır.

Saim beyin bir de sevimsiz aksi hilebaz bir abisi vardır. Daim bey Meliha’yı oğluna ısrarla istemektedir. Saim Bey ile aralarında münakaşa olur. O gece Daim beyin karısı “Bey neden dert ediyorsun. Abin öldüğünde sadece Meliha değil konağı da bize kalacak. Zaten hastalığı ilerlemiş durumda en fazla bir seneye kalmaz ölür. O yüzden sen aranı iyi tutmaya bak” der. O da ertesi gün abisinden özür diler ama Saim Bey işin içinde bir hile olduğunu anlamıştır.

Kenan İstanbul’a gitmiş eğitimine başlamıştı. Saim Bey ise günden güne sağlığını kaybetmeye ve daha kötü duruma düşmüştü. Bunu iyi bir fırsat olarak gören kardeşi Daim Bey karısı ile beraber yalıya geldiler. Meliha her şeyin farkındadır. Bu yüzden Kenan’a sürekli mektuplar yazmakta ve hemen gelmesini söylemektedir. Daim Bey ise o mektupları postaya gitmeden ele geçirmekte ve ne gelen mektupların Meliha’ya ulaşmasına ne de giden mektupların Kenan’a gitmesine izin vermemektedir.

Nihayet Saim Bey ansızın vefat etmiş ve bütün yalı Daim Bey’e kalmıştır. Meliha’yı ısrarla oğluna alabilme hayalleri içinde sürekli mücadele etmekte olsa da Meliha hiçbir şekilde buna yanaşmamaktadır.

İstanbul’un ileri gelen zenginlerinden Arif Bey’de durumdan haberdar olmuş ve yaltakçısı Şöhret Bey’i Daim Bey’in yalısına göndermiştir. Gönderme sebebi; Meliha’yı kendisine vermesini kendisi de kız kardeşini oğluna vermesini bunun da karşılığında yüklü miktarda altın vereceğini söylemesi içindir. Teklifi Şöhret Bey götürdüğünde Daim Bey gönülsüz de olsa kabul etmiştir.

Kenan mektupların kesilmesinden duyduğu eleme daha fazla dayanamayarak Saim Bey’in kendisine ilk irtica etmesini istediği Faiz Bey’e gider. Ondan okuluna devam mı yoksa memlekette ne olduğunu öğrenmek için gitmek mi kararsızlığını açıklar. O da gitmenin bir anlamı yok. Telgraf çeker durumu öğreniriz der. Telgraf Daim Bey’e ulaştığında iki cevapla karşılık verir. Birincisi Kenan’a iletilmek üzere herhangi bir sıkıntının olmadığına dairdir. Diğeri ise Faiz Bey’e yazılmış ve Kenan’ın bir hayal içinde Meliha’ya olan tutkusunu ve bunu da abisi Saim Bey’in mal varlığına konmak için olduğunu yazar. Faiz Bey’de okul yönetimine Kenan’ın hiç bir şekilde dışarı gönderilmemesini ve gelen mektupları bizzat kendisine verilmesini söyler.

Yalıda Sabit oynanan oyunlara da fazla katlanamaz. Olan biten her şeyi Kenan’a yazar. Acele gelmesini söyler. Mektup Kenan’ın eline başka arkadaşı adına yazıldığı ve o arkadaşı da izinde olduğu için yirmi gün sonra geçer. Geçer ama Kenan ilk fırsatta mektubu alır almaz yola düşer. Sabit (Kenan kardaşım diye hitap ediyor ama anladığım kadarıyla yalıda en güvendiği ve çocukluktan beri arkadaşı olan bir uşak olduğunu zannediyorum.) Kenan’ı karşılar ve her şeyi anlatır. Kenan ise olanları öğrendikten sonra Meliha’dan ümidini kesmiş ve tekrar İstanbul’a dönmüştür. Sabit’e giderken bıraktığı mektupta geçen muhteşem bir satırı eklemek istiyorum       “ Her şey sûkun ve rahatla, cemiyet-i hâtırla olur. Onlar nerede? Uzak, benden pek uzak”

Meliha ise zorla evlendirildiği  Arif Bey'in idamesinde yaşamaktadır. Arif Bey ise sorumsuz hovarda ve Meliha ile hiç ilgilenmeyen bir adamdır. Babasının ölümünden sonra daha da savurgan olmuş hayatını tamamen eğlencelerde heder etmektedir. Meliha ise Arif Bey’e bir erkek evlat vermiş buna rağmen Arif Bey bir kez olsun evladına ve karısına sahip çıkmamıştır. Aslında Meliha’yı Arif Beye tutsak eden Meliha’nın Kenan’a ve kenan’ın da Meliha’ya yazdığı eski mektupları ele geçirmiş olmasından dolayıdır. Meliha bu mektupların ortaya çıkması sonucu namuslu bir kadının kötü kadınlar durumuna düşmesinden korkmuş ve Arif Bey’den kurtulamamıştır. Sırf o eski mektupların ele geçmesinden dolayı yıllarca Arif Bey'e katlanmıştır.

Arif Bey ise savurganlık ve sorumsuzluğu daha da arttırmış pazardan bir de konağa odacı getirmiştir. Gelen kadın büyük paraya satın alınmış olan Peyman Hanımdır. Peyman hanım Meliha’yı evden atması için ve Arif Beyi ele geçirmek için her türlü işve ve nazı kullanarak muvaffak olur. Ve bir gece Meliha kucağında yavrusuyla beraber evden kovulur.

Meliha gittikten sonra geriye Peyman Hanım kalır. Fakat Arif Bey Peyman Hanımdan da usanmış artık eski sevgisi kalmamıştır. Bir gün bir tartışmadan sonra Arif Bey Peyman’a öyle bir sille vurmuştur ki Peyman güya bayılmış gibi yaparak yerde uzanmış kalmıştır. Peyman Arif Beyin kendisine geleceğini af dileyeceğini zannederken ertesi gün esir pazarında tekrar yok pahasına satılarak iade edilmiştir.
***

Hatime

Ahmet Midhat Efendi bir cuma günü evden çıkmış yolda gezerken arkadaşı Muhip ile karşılaşır. Muhip'i görünce hem sevinir hem üzülür. Sevinci muhiple daha önce anlaştığı üzere bir adamın yanına gidecek olmasıdır. Üzüldüğü ise daha önce gideceklerken Ahmet Mithat Efendi işlerinden dolayı gidememiş olmalarının verdiği mahcubiyettendir. Buna kızarak Muhip sert çıkışlar yaparak darılmıştır. Ama Ahmet Midhat Efendi muhip’in peşinden giderek ısrarla o kişiye gidelim demiştir.

Muhiple bir apartmanın önüne geldiklerinde o kişinin 2. Katta olduğunu öğrenerek 2.kata çıkarlar. Orada kitapta müstear isimle yazılması sözü karşılığında bulunan kişi Arif Beydir. Arif bey bütün pişmanlık ve elinden giden zenginliğin acısıyla yalnız yaşıyordur. Bütün bu okuduklarımız Arif beyin anlatımı ile yazılmıştır. Kitabın ismini de yine onun ricası üzerine "Eski mektuplar" serlevhasının intihap edilmesini istemesi üzerine konulmuştur.

Oda da bir sürü mektuplar bulunmaktadır. Arif bey Meliha’yı hiç arayıp sormadığını söylemiştir. Bir kez sorduğunda da bulamadığını daha sonra da öldüğünü öğrenmiştir. Oğlundan ise hiçbir haberi bulunmamaktadır. Geriye ise romanı tamamlayan ve yüreğimizi cayır cayır yakan Meliha’nın Arif Beye son kez yazdığı son mektup kalmıştır.

Ahmet Midhat Efendi bu mektubu romanın sonuna koymuş ve romanı bitirmiştir. Meliha’nın konaktan atıldığı o günden sonra başına gelen olayları yazdığı ve son kez Arif Beyden hiç değilse evladına sahip çıkmasını istediği mektupla bitmiştir. Kenan mı? Onun da cevabı bu mektupta saklı… Bu muhteşem duygu ve yüreğimizi yakan ateşi söndürmemek için mektubun içeriğinden ve Meliha’nın başına neler geldiğinden bahsetmeyeceğim… Çünkü takriz çalışmamı eksik bırakarak sizlerin bu eseri okumasını istiyorum. Belki bu vesile ile Meliha’ya bir Fatiha gönderir ruhunun şad olmasına katkımız olur…


KİTABIN ADI      : ESKİ MEKTUPLAR
YAZARI                 : Ahmet Midhat Efendi
ÇEVİRİ                  Ali Şükrü Çoruk, M. FAtih Andı, K. Yetiş
SAYFA             : 200 / TDK


Yorum Gönder

0 Yorumlar

Close Menu