Kenan
annesinin ölümünün ardından dayısına emanet olunur. O küçüklükten beridir
dayısının konağında büyümüştür. Dayısı Saim Bey sevecen saygıdeğer baba bir
adamdır. Yıllar geçip Kenan büyümüştür. Kendisiyle beraber Saim Beyin kızı
Meliha’da büyümüştür. Meliha’nın Kenan'a olan aşkı her geçen gün artmaktadır. Ve
nihayet bunu Kenan’a itiraf etmiştir. Kenan da Meliha’yı çok sevdiğini ve
bundan dolayı iki gönlün bir olmasına çok mutlu olduğunu söylemiştir. Kenan ve Meliha
iki sevdalı sürekli gizli gizli konak dışında buluşmaya başlamışlardır. Saim
Bey bir gün bahçede gezerken Kenan ile Meliha’nın gizlice muhabbetlerini duyar.
Saim Bey sessizce oradan uzaklaşır ve ertesi gün Meliha’yı yanına çağırır. Babası
kızına “Kenan’ı gerçekten seviyor musun ve o da seni seviyor mu?” diye sorar.
Aldığı olumlu cevap karşısında Saim Bey mutlu olmuştur zira o da böyle bir
şeyin en doğru karar olduğunu düşünüyordur. Fakat aile içinde henüz bu tür bir
sevda muhabbetinin olmasını da yakışık görmemiş henüz Meliha’nın yaşının
küçüklüğünden dolayı erken olduğunu söylemiştir. Bu yüzden Kenan eğitimini
tamamlamak için anlaşmalı olarak İstanbul’a gönderilir. İki sevgili
birbirleriyle vedalaşır.
Saim
beyin bir de sevimsiz aksi hilebaz bir abisi vardır. Daim bey Meliha’yı oğluna
ısrarla istemektedir. Saim Bey ile aralarında münakaşa olur. O gece Daim beyin
karısı “Bey neden dert ediyorsun. Abin öldüğünde sadece Meliha değil konağı da bize
kalacak. Zaten hastalığı ilerlemiş durumda en fazla bir seneye kalmaz ölür. O
yüzden sen aranı iyi tutmaya bak” der. O da ertesi gün abisinden özür diler ama
Saim Bey işin içinde bir hile olduğunu anlamıştır.
Kenan
İstanbul’a gitmiş eğitimine başlamıştı. Saim Bey ise günden güne sağlığını
kaybetmeye ve daha kötü duruma düşmüştü. Bunu iyi bir fırsat olarak gören
kardeşi Daim Bey karısı ile beraber yalıya geldiler. Meliha her şeyin
farkındadır. Bu yüzden Kenan’a sürekli mektuplar yazmakta ve hemen gelmesini
söylemektedir. Daim Bey ise o mektupları postaya gitmeden ele geçirmekte ve ne
gelen mektupların Meliha’ya ulaşmasına ne de giden mektupların Kenan’a
gitmesine izin vermemektedir.
Nihayet
Saim Bey ansızın vefat etmiş ve bütün yalı Daim Bey’e kalmıştır. Meliha’yı
ısrarla oğluna alabilme hayalleri içinde sürekli mücadele etmekte olsa da
Meliha hiçbir şekilde buna yanaşmamaktadır.
İstanbul’un
ileri gelen zenginlerinden Arif Bey’de durumdan haberdar olmuş ve yaltakçısı
Şöhret Bey’i Daim Bey’in yalısına göndermiştir. Gönderme sebebi; Meliha’yı
kendisine vermesini kendisi de kız kardeşini oğluna vermesini bunun da karşılığında
yüklü miktarda altın vereceğini söylemesi içindir. Teklifi Şöhret Bey
götürdüğünde Daim Bey gönülsüz de olsa kabul etmiştir.
Kenan
mektupların kesilmesinden duyduğu eleme daha fazla dayanamayarak Saim Bey’in kendisine
ilk irtica etmesini istediği Faiz Bey’e gider. Ondan okuluna devam mı yoksa
memlekette ne olduğunu öğrenmek için gitmek mi kararsızlığını açıklar. O da
gitmenin bir anlamı yok. Telgraf çeker durumu öğreniriz der. Telgraf Daim Bey’e
ulaştığında iki cevapla karşılık verir. Birincisi Kenan’a iletilmek üzere
herhangi bir sıkıntının olmadığına dairdir. Diğeri ise Faiz Bey’e yazılmış ve Kenan’ın
bir hayal içinde Meliha’ya olan tutkusunu ve bunu da abisi Saim Bey’in mal
varlığına konmak için olduğunu yazar. Faiz Bey’de okul yönetimine Kenan’ın hiç
bir şekilde dışarı gönderilmemesini ve gelen mektupları bizzat kendisine
verilmesini söyler.
Yalıda
Sabit oynanan oyunlara da fazla katlanamaz. Olan biten her şeyi Kenan’a yazar.
Acele gelmesini söyler. Mektup Kenan’ın eline başka arkadaşı adına yazıldığı ve
o arkadaşı da izinde olduğu için yirmi gün sonra geçer. Geçer ama Kenan ilk
fırsatta mektubu alır almaz yola düşer. Sabit (Kenan kardaşım diye hitap ediyor
ama anladığım kadarıyla yalıda en güvendiği ve çocukluktan beri arkadaşı olan
bir uşak olduğunu zannediyorum.) Kenan’ı karşılar ve her şeyi anlatır. Kenan
ise olanları öğrendikten sonra Meliha’dan ümidini kesmiş ve tekrar İstanbul’a
dönmüştür. Sabit’e giderken bıraktığı mektupta geçen muhteşem bir satırı
eklemek istiyorum “ Her
şey sûkun ve rahatla, cemiyet-i hâtırla olur. Onlar nerede? Uzak, benden pek
uzak”
Meliha
ise zorla evlendirildiği Arif Bey'in
idamesinde yaşamaktadır. Arif Bey ise sorumsuz hovarda ve Meliha ile hiç
ilgilenmeyen bir adamdır. Babasının ölümünden sonra daha da savurgan olmuş
hayatını tamamen eğlencelerde heder etmektedir. Meliha ise Arif Bey’e bir erkek
evlat vermiş buna rağmen Arif Bey bir kez olsun evladına ve karısına sahip
çıkmamıştır. Aslında Meliha’yı Arif Beye tutsak eden Meliha’nın Kenan’a ve
kenan’ın da Meliha’ya yazdığı eski mektupları ele geçirmiş olmasından
dolayıdır. Meliha bu mektupların ortaya çıkması sonucu namuslu bir kadının kötü
kadınlar durumuna düşmesinden korkmuş ve Arif Bey’den kurtulamamıştır. Sırf o
eski mektupların ele geçmesinden dolayı yıllarca Arif Bey'e katlanmıştır.
Arif
Bey ise savurganlık ve sorumsuzluğu daha da arttırmış pazardan bir de konağa
odacı getirmiştir. Gelen kadın büyük paraya satın alınmış olan Peyman Hanımdır.
Peyman hanım Meliha’yı evden atması için ve Arif Beyi ele geçirmek için her
türlü işve ve nazı kullanarak muvaffak olur. Ve bir gece Meliha kucağında
yavrusuyla beraber evden kovulur.
Meliha
gittikten sonra geriye Peyman Hanım kalır. Fakat Arif Bey Peyman Hanımdan da
usanmış artık eski sevgisi kalmamıştır. Bir gün bir tartışmadan sonra Arif Bey Peyman’a
öyle bir sille vurmuştur ki Peyman güya bayılmış gibi yaparak yerde uzanmış
kalmıştır. Peyman Arif Beyin kendisine geleceğini af dileyeceğini zannederken
ertesi gün esir pazarında tekrar yok pahasına satılarak iade edilmiştir.
***
Hatime
Ahmet
Midhat Efendi bir cuma günü evden çıkmış yolda gezerken arkadaşı Muhip ile
karşılaşır. Muhip'i görünce hem sevinir hem üzülür. Sevinci muhiple daha önce
anlaştığı üzere bir adamın yanına gidecek olmasıdır. Üzüldüğü ise daha önce
gideceklerken Ahmet Mithat Efendi işlerinden dolayı gidememiş olmalarının
verdiği mahcubiyettendir. Buna kızarak Muhip sert çıkışlar yaparak darılmıştır.
Ama Ahmet Midhat Efendi muhip’in peşinden giderek ısrarla o kişiye gidelim
demiştir.
Muhiple
bir apartmanın önüne geldiklerinde o kişinin 2. Katta olduğunu öğrenerek 2.kata
çıkarlar. Orada kitapta müstear isimle yazılması sözü karşılığında bulunan kişi
Arif Beydir. Arif bey bütün pişmanlık ve elinden giden zenginliğin acısıyla
yalnız yaşıyordur. Bütün bu okuduklarımız Arif beyin anlatımı ile yazılmıştır.
Kitabın ismini de yine onun ricası üzerine "Eski mektuplar"
serlevhasının intihap edilmesini istemesi üzerine konulmuştur.
Oda
da bir sürü mektuplar bulunmaktadır. Arif bey Meliha’yı hiç arayıp sormadığını
söylemiştir. Bir kez sorduğunda da bulamadığını daha sonra da öldüğünü
öğrenmiştir. Oğlundan ise hiçbir haberi bulunmamaktadır. Geriye ise romanı
tamamlayan ve yüreğimizi cayır cayır yakan Meliha’nın Arif Beye son kez yazdığı
son mektup kalmıştır.
Ahmet
Midhat Efendi bu mektubu romanın sonuna koymuş ve romanı bitirmiştir.
Meliha’nın konaktan atıldığı o günden sonra başına gelen olayları yazdığı ve
son kez Arif Beyden hiç değilse evladına sahip çıkmasını istediği mektupla
bitmiştir. Kenan mı? Onun da cevabı bu mektupta saklı… Bu muhteşem duygu ve
yüreğimizi yakan ateşi söndürmemek için mektubun içeriğinden ve Meliha’nın
başına neler geldiğinden bahsetmeyeceğim… Çünkü takriz çalışmamı eksik
bırakarak sizlerin bu eseri okumasını istiyorum. Belki bu vesile ile Meliha’ya
bir Fatiha gönderir ruhunun şad olmasına katkımız olur…
KİTABIN ADI : ESKİ MEKTUPLAR
YAZARI : Ahmet Midhat Efendi
ÇEVİRİ : Ali Şükrü Çoruk, M. FAtih Andı, K. Yetiş
SAYFA : 200 / TDK
0 Yorumlar
BU KONU HAKKINDA FİKİRLERİNİ YAZMAK İSTER MİSİN?