Nitekim hikâye içerisinde yer alan haset ve kıskanç Arife Şefik’i elde edemeyince ona çeşitli oyunlar oynayarak hapse atılmasını sağlar. Yıllarca Vidin hapishanesinde kalan Şefik memlekete döndüğünde hiç bir şeyin eskisi gibi kalmadığını görür.
Türk Dil Kurumunun hazırlamış olduğu bir Ahmet Midhat Efendi eserini daha bitirmiş oldum. Bu muhteşem eseri sizlere tanıtmadan önce bilmeyenler için Ahmet Midhat Efendi eserlerinin temel yapısı hakkında bilgilendirme yapmak istiyorum.
Ahmet Midhat
Efendi eserlerinde dönemin temel yapılarından, şahısların günlük yaşamlarına
kadar bize öykü-roman edebiyat türünde en aydınlatıcı örnekleri sunmaktadır.
Genel yapıda değerlendirdiğimizde eserlerini meddahi bir yapı ile yazdığı
gözlemlenir. Bir yönetmenin filmini hem
izlettirip hem de olayların gelişi ve gidişi yönünde bilgi aktarması gibi izahatlarda
bulunması Ahmet Midhat Efendi’nin temel yapıları arasındadır. Okuduğumuz
eserlerinin hepsi Osmanlıcadan Latin harflerine aktarılmıştır. O yüzden
okuyucular orijinal aktarmaya sahip Türk Dil Kurumunca neşredilen eserleri
okurken birçok kelimeyi anlamayacaklarından dolayı muhakkak lügat ile
okumalarını tavsiye ederim.
Yine kendi
gözlemlerime dayanarak şunu açıkça ifade etmek isterim ki; Batı edebiyatından
10 eser okuyacağınıza Ahmet Mithat Efendinin 1 eserini okumanız size daha çok şey
katacaktır.
Şimdi YERYÜZÜNDE
BİR MELEK isimli eseri ele alalım:
Eser Şefik
ile Raziye’nin –bir aşk hikâyesi-ni anlatmaktadır. Şefik, Raziye’nin babasının
yanında yetişmiş, büyümüş ve doktorluk için yine Raziye’nin babası tarafından
Paris’e gönderilmiştir. Raziye’ye olan aşkını ve Raziye’nin Şefik’e olan aşkı gizli
kaldığı için Raziye’nin babasının bu durumdan bilgisi olmadığından dolayı
Raziye’yi bir başkası ile evlendirirler.
Biz esere
Şefik’in bir kış günü Raziye’yle gizli gizli evinin penceresinde konuşmasıyla
başlıyoruz. Daha sonra yazar konuya öncesini anlatarak olayları ve kişileri bize
aktarıyor. Ardından pencere konuşmalarından sonrasına geçerek gelişen olayları
anlatıyor.
Eserde temel konu olarak sevginin ve sabretmenin önemi vurgulanmaktadır. Nitekim hikâye içerisinde yer alan haset ve kıskanç Arife Şefik’i elde edemeyince ona çeşitli oyunlar oynayarak hapse atılmasını sağlar. Yıllarca Vidin hapishanesinde kalan Şefik memlekete döndüğünde hiç bir şeyin eskisi gibi kalmadığını görür. Raziye’nin de zaten kötü yola düştüğünü söylemelerinden dolayı Raziye’yi unutmaya karar verir. Fakat bu noktada eleştireceğim bir husus var; Şefik’in Vidin’den gelmesinin ardından ve Raziye’yi aklından çıkarmaya karar vermesinin ardından aynı sayfa içerisinde yazar olayları birden bire 15 yıl sonrasına atar. Evet, konu devamı itibari ile 15 yıl sonrasına oturmuş fakat 15 yıl sonrasına pat diye gitmek uygun olmamış diye düşünüyorum. Zira anlatımı ve konuların gerçekliliği o kadar güzel işlenmişken 15 yıl Şefik Raziye’den nasıl haber almadan, aramadan veya bunca yıl neden evlenmemiş diye düşünmemek elde değil. Eleştiri paketimizi açmışken bir husus daha var onu da ekleyip anlatmaya devam edelim; sayfa 106’da uşak Şefik’i Arife’ye çağırmak için geliyor fakat ifade şu: Uşağın eczaneye vürudu akşam on bir buçuğa tesadüf eylediğinden… Diyor ve Şefik o saatte kalkıp Arife’ye gidiyor. Sayfa 107’de; Şefik’in Aksaray’a varması artık geceye tesadüf eylemiş… Ve bunun üzerine Arife ile saatlerce konuşmuş olduğu yazılıyor. Şefik Arife’nin evinden çıktıktan sonra ise sayfa 112’de ifade şöyle; Şefik Laleliden geçerken minareden yatsı ezanı okunuyordu. Burada malum olduğu üzere bir vakit hatası var gibi. Yani günümüz saatine göre aşikâr hata var. Lakin o dönem saatler ve ezan neye göre idi acaba? Ayrıca yatsı ezanı eserde sadece iki yerde geçiyor. Ve esere göre gecenin 2 veya 3’üne denk geliyor.
Konumuza dönelim. Hikâyede yer alan birçok isim var. Bu yazımda bu isimlerin karakteristik özelliklerini belirtmeyeceğim. Nedeni ise okuyucunun romanı okuduğunda büyüsünün bozulmaması için. Fakat bizim için eserin en etkileyici kısmı o döneme ait yaşayış bilgileri sunmasıdır. Bugün bir sms ile, bir telefon ile bize uzak kimsenin olmadığını düşünecek olursak o dönemde mektuplar çocuklarla bohçacılarla veya hizmetçilerle kişiye ulaştırılabiliniyor.
Bu değerli eser de diğer Ahmet Midhat Efendi
eserleri gibi merak içinde okunabilecek ve gayet sürükleyici bir eser olarak tavsiye
olunur. Eserin ismine layık olan
Raziye’nin ise YERYÜZÜNDE BİR MELEK olduğu ve belki de günümüzde dahi o’nun
gibi bir meleğe rastlanılmadığını da belirtelim.
Eser Adı: YERYÜZÜNDE BİR MELEK
Yazarı: Ahmet Midhat Efendi
Yayınevi: Türk Dil Kurumu- Nuri SAĞLAM
Yıl: 2000- 349 sayfa
0 Yorumlar
BU KONU HAKKINDA FİKİRLERİNİ YAZMAK İSTER MİSİN?