Yaşam alanına vardığında başı dönüyordu. Gündüz veya gece onun
için fark etmediğinden yatağı darmadağınıktı. Topu topu iki göz oda, birlikte
kullanılan tuvalet-banyo ve avuç içi kadar bir mutfaktan oluşan, yağmurda damı
akan, küf ve rutubet kokulu çatı katında yaşamaya çalışan garip bir yaratık
gibiydi. Dağınık yatağa giysilerini dahi çıkarmadan uzandı. Bir süre sonra
uykuya daldı...
Her kitabın bir ruhu vardır.
O ruha bazen giriş yazısında bazen iç sayfalarda bazen de üstteki yazı gibi
arka kapakta karşılaşırsınız. O ruh size her şeyi anlatır da durur. Tıpkı
Şirin’i bize anlattığı gibi…
Berduş ve virane bir kadının
bir kitapçıdan aldığı “Balıkçı kız” isimli eserde kendisini bulmasıyla başlıyor
her şey. Okuduğu her cümle kendisini anlatıyor gibidir. Kitabı okuduktan sonra
yazarına ulaşmaya çalışıyor. Yayınevini arıyor, telefon numarasını bırakıyor ve
nihayet Balıkçı kız’ın yazarı Şirin’i telefonla arayıp görüşüyorlar.
**
Kaderi ona ilk darbesini
küçük bir kız çocuğu iken araba çarpmasıyla indiriyor. Onlarca ameliyatlar
geçirip yıllarca acılar çekiyor o küçük kız. Bacağında kocaman ameliyat dikiş
izleriyle hayata tutunmaya çalışıyor. Ailesi ona her şekilde sahip çıkmaya çalışsa
da gençlik bu ya gönül aileden dışarıya çıkıyor. Baskıcı bir babanın
hiddetlerinden sıyrılıp Emir ile arkadaş oluyor. Emre ise bu saf ve temiz kızı
önce hamile bırakıyor ardından onu yüzüstü bırakıp terk ediyor. Hayır… Şirin’in
hayatın oyununa geldikleri sayıları bu 2 oldu diye sayarak gitmeyeceğiz. Ama
hayatın Şirin’den yitip giden umutlarını yaşadığı acıları anlatacağız.
Emir’in bu ihaneti ve
alçaklığı karşısında ailesinden utanmış ve onları bırakıp kabadan şehre gitmeye
karar vermiştir. İş ilanları ile iş ararken bir su satış dükkânında iş
bulmuştur. Aradan bir müddet geçince patronu hem parasını vermemiş hem de
ahlaksızca sarkıntılıkta bulunmuş ve Şirin işten ayrılmak zorunda kalmıştır.
Su müşterilerinden olan
Murat’ın yardımıyla bir lokantada yeni işine başlamıştı. Çocukluktan tanıdığı
Duygu ile o zaman buluşmuş beraber uzunca sohbet etmişlerdi. Duygu dul bir
kadındı. Şirin’e aynı evde kalmayı hem de bu sayede kira vermekten kurtulacağı
teklifini yaptı. Şirin her ne kadar Duygu’ya güven konusunda sıkıntı yaşasa da
köhne ve virane bir yerde kadın başına olmaktansa Duygu ile kalmayı kabul etti.
Hayat işte… İnsanı nereden
nereye sürüklüyor. Duygu’nun evi randevu evi gibiydi. Gelen giden erkeklerin
sayısı bellisizdi. Şirin her ne kadar bunu biliyor olsa da o üst katta kendi
dairesinde Duygu’nun işine karışmamayı tercih ediyordu. O sıralarda Duygu için
gelen Serkan, Şirin’e yakınlık göstermeye başlamıştı. Şirin’de bu yakınlıktan
memnun olmuş aralarında aşk başlamıştı. Elbette Duygu’nun yanına gelen bir
adamdan adamlık beklemek nadir olsa gerek ya, Serkan’ın da amacı hem Duygu’yu
hem de Şirin’i kullanmaktı. Şirin’i kullanma isteği parasını alabilme derdinde
olmasından dolayıdır.
Serkan’da Duygu gibi madde
bağımlısı birisidir. Şirin’den para istemiş istediğini de alamayınca Şirin’i
feci şekilde dövmüştür. Kaburgalarını kırmış ütüne üstlük onu çırılçıplak soyup
kan revan içinde bırakıp kaçmıştır. Kısa süre sonra polisler Serkan’ı
yakalamışsa da annesinin yalvarmaları üzerine Serkan’dan şikâyetçi olmamıştır.
Ama yediği dayağı ve
çırılçıplak terk edildiği o günün intikamını kollamayı da ihmal etmemiştir.
Nihayet çaresiz Duygu’nun evinden de çıkmış başka bir kiraya taşınmıştır. İşiz
de kaldığı için bir pavyonda bulaşıkçılık yapmaya başlamıştır. Ev sahibi onu fabrikada
gece vardiyasında çalışan birisi olarak bilmekte ve kızı gibi sevmektedir. Aradan
geçen uzun zaman sonrasında Serkan, Şirin’i tekrar bulmuştur. Şirin’in ince ve
pratik zekâsı ile Serkan’a yüz vermemiş ise de onu kendisinden de
uzaklaştırmamıştır. Hatta onu evine de götürmüştür. Serkan’ın amacı da fırsatı
değerlendirip Şirin’in kıyıda kenarda olan parasını gece çalmaktır. Gece
uyurken Serkan’ın evi didik didik aradığını, çantasını karıştırdığını her şeyi
uyumuş numarasıyla görmüştür.
Sabah olduğunda hiçbir şey
olmamış gibi işine gideceğini söyleyerek evden ayrılmıştır. Elbette her ne
kadar Serkan’ın kendisini takip ettiğini bilse de yine de adres şaşırtmaya
çalışmıştır. Bara gittiğinde kapıdan birkaç sefer baktığında Serkan’ı kahvenin
önünde çay içiyor olduğunu görmüştür. Şimdi Fırat Şirin’dedir. Eline aldığı bir
tava ile hızlıca kahvenin önüne gitmiş Serkan daha ne olduğunu anlamadan
kafasına kafasına tavayı yemiştir. Bütün herkesin gözü önünde yediği dayaktan
kımıldayacak hali kalmayan Serkan Şirin’in peşini böylelikle bırakmıştır.
Ev sahibinin eve erkek
aldığını görmesiyle Şirin’e evden çıkmasını söylemiştir. Şirin de şehrin
dışında bir kenar mahallede Ömer Amca isminde yetmişli yaşlarda bir adamın
evini tutmuştur. Ömer Amca bu çalışkan ve dürüst olduğuna bütün kalbiyle
inandığı bu kadına kızı gibi sahip çıkmıştır.
Barda beraber çalıştıkları
Hüseyin Şirin’e konsomatrislik teklif etmiş daha fazla kazanacağını
söylemiştir. Şirin gönülsüzce de olsa kabul etmiştir. Ama Hüseyin daha büyük
hesaplar peşindedir. Nihayet başka türlü Şirin’i kandırmış birasına uyku hapı
atmış ve onu erkeklere pazarlamaya başlamıştır. Ömer Amcanın bundan haberinin
olmasıyla bu beladan da kurtulmuştur.
Ömer Amcanın ani ölümünden
sonra Şirin bir gencin kendisine olan evlilik teklifiyle mutlu olmuştur.
Yaşadığı her şeyi anlatmış o da “onlar geride kaldı. Biz sonrasına bakalım”
diyerek evlenmişlerdir. Ama öyle olmamış Şirin’in yaşadıkları adamın gözünde
çığ gibi büyümüş ve ayrılmışlardır.
**
Telefonun diğer tarafında
konuşan yazar, Şirin’e şaşıracağı bir süprizinin olduğunu söyler. Şirin
şaşkınlık içinde ne olduğunu sorduğu esnada kapı çalar. Yazar kapıyı açmasını
ve telefonu kapatmasını söyler. Kapıyı açtığında gelen kişi Balıkçı Kız
Nurgül’dür.
***
Bu kitap aslında Balıkçı
Kız’ın devamı niteliğinde olduğunu okumaya başladıktan sonra öğrendim. Mükemmel
bir eser, öykü, senaryo ve anlatımla beğendiğim güzel bir kitap olmuştur. Ufak
tefek yazım ve editör hataları olsa da bizim için kurgu tamamlayıcı ve
eksikleri kapatıcı niteliğindeydi. Erdinç Ozan’ı okumanın bana verdiği güzel
hazzı galiba kitaplarını hep tavsiye ederek devam ettireceğim.
KİTABIN ADI : YİTİK HAYAT
YAZARI : Erdinç OZAN
SAYFA : 119 / ONUR KİTAP
0 Yorumlar
BU KONU HAKKINDA FİKİRLERİNİ YAZMAK İSTER MİSİN?