HARİRİ - MAKAMAT



Abû Muhammad al-Kâsım b. Alî b. Muhammad b. Osmân al-Harîrî, 1054 yılında Basra yakınlarında al-Maşân adındaki bir köyde dünyaya gelmiştir. Basra da yetişen al-Harîrî, çağının bilginlerinden ders almıştır. Önceleri ipek sattığı veya ipekçilik yaptığı için, al-Harîrî diye lakaplandınlmıştır. Daha sonra bu sanattan vazgeçen al-Harîrî, kendisini yetiştirmek için çalışmış ve onun, şiir, tarih, dilbilgisi ve edebiyat alanında edindiği bilgiler, emirler ve edipler tarafından yakınlık görmesine neden olmuştur. En ünlü eseri, "Makâmât dır. "Makama" sözcüğü, eski Arap dilinde "kabile toplantısı" anlamında kullanılmaktaydı. Emevi ve ilk çağ Abbas halifelerinin, din bilginlerinin din ve ahlâk konusundaki konuşmalarım dinlemek için yaptıkları toplantılara da bu ad verilmektedir. Daha sonraları, makama", "küçük hikâye" anlamında kullanılmaya başlanmıştır. "Makama" türünün öncüsü, Badî' 'uz-Zamân al-Hamazânî'dir Harîrî daha sonra bu türü geliştirmiştir. Al-Harîrî'nin Makâmât'ı, elli hikâyeden oluşmakta ve eserde atasözlerine ve deyimlere rastlanmaktadır. (AL-HARİRİ'NİN MAKÂMÂT'INDAKİ BAZI ATASÖZLERİ VE DEYİMLER Doç. Dr. İnci Koçak)

Eser, dönemin minyatür tasviri bakımından önem arz etmektedir. Arap toplumlarının yapılarını ve yaşayışlarını incelediğimiz bu eserde birçok benzeri eserlerin de öncesinde ve sonrasında da olduğunu görüyoruz. Yine benim de okuduğum bu tür eserlerin başlıcaları şunlardır; Beydeba “Kelile ve Dimne” Mevlana “Mesnevi”  Ebu Osman El-Cahız “Cimriler Kitabı” İbnu’l Cevzi “Zekiler Kitabı” başlıca örneklerindendir. Makamatı diğerlerinden ayıran en önemli özellik hem edebi yönden yazılmış olması hem de Arap edebiyatının temel taşlarından olmasıdır. Kitabın ana unsuru güzel ahlak ve hikmet öğretmektir.

Makamelerde iki şahıs vardır: Ebu Zeydinis Surûci ve Haris İbni Hemmam’dır. Ebuzeyd’in asıl adı Mutahhar İbni Selam’dır. Nahiv ve lügat âlimi olarak bilinir. Haris ise Haririnin kendisidir. Eserde Ebu Zeyd yaman bir tiptir. Kılıktan kılığa girer, türlü yalan dolanlarla insanları kandırır ve hileler yapar. Nere giderse gitsin karşısında Haris’i bulur. Onunla hemen tanışır. Haris, Ebu Zeyd’e sitemler eder, kendisini kandırdığını söyler fakat Ebu Zeyd’de bin bir dil dökerek her seferinde kendisini affettirir.

Arap memleketlerinde Makamat’ın meftunları çoktur. O kadar ki bunların arasında kitabı baştanbaşa ezberleyenler, onu altın mürekkeple yazdıranlar bile vardır. Makamat’ı okuyan kişinin saygınlığı o toplumda bambaşkadır. Ve okuyan kişi kim olursa olsun saygıyla karşılanır. Makamat, herkesin okuyup anlayabileceği bir kitap olmadığı için medrese mensupları, ulemadan birinin fazlü kemalini söylemek istedikleri zaman: “ O, makamat okumuş bir zattır” derlerdi.

Yukarıdaki bilgiler eserin önsözünden ve farklı araştırmalardan yararlanılarak verilmiştir. Eser çok çeşitli muadil basımlarının olmasına rağmen en kapsamlı ve en açıklayıcı basım Milli Eğitim Bakanlığınca ve Sabri Sevsevil’in çevirisi ile 1991 yılında basılan kitaptır.

Şah-ı belagat, şair ve dil âlimi Hariri, makamatı 50 ayrı makame olarak yazmış ve her bir kendi başlığı altında ve o başlıklar etrafında konu edilmiştir. Bu başlıklardan bazıları;

-San’aniyye                 -Kufiyye                      -İskenderiyye

-Hulvaniyye                -Meragiyye                 -Rahbiyye

-Dinariyye                   -Berkaidiyye               -Saviyye

-Dimyatiyye                -Maariyye                   -Bağdadiyye

 

Muadili bir takım saçma eserler gibi ilahi bir emirle yazıldığı iddiası taşımayan fakat ilahi bir kabiliyetle yazılan Makamat’ın içerisinde yer alan ve bu kitabın gerçekten de ne kadar değerli olduğunu anlatmaya kafi olan bazı cümleler ve kısmi paragraflar:

 

ON BEŞİNCİ MAKAME (Farziyye)

Haris İbni Hemmam anlatıyor ve diyor ki:

Çok karanlık ve bulutları akıcı bir gece idi. Uyuyamıyordum. Bu uykusuzluk, sevgilisinin kapısından kovulan ve ahbaplarının vefasızlığına uğrayan bir âşıkın uykusuzluğu değildi.

 

 

YİRMİ İKİNCİ MAKAME (Fıratiyye)

Ve bir daha elbisesinin eski oluşundan ötürü bir şahsı, ne de görmediğim bir kılıcı kınının değersizliğinden ötürü hakir görmemeğe ahdettik.

 

OTUZ BİRİNCİ MAKAME (Remliyye)

 

Gençliğin ilk çağında, hayatın en tatlı, en mesut anlarında, şehirde kalmayı hiç sevmez, kılıcın kınından sıyrılışı gibi yurdumdan dışarı çıkmak isterdim. Bilirdim ki, seyahat cebi ve kemeri doldurur, insana kuvvet, kudret verir; yurda bağlanıp kalmak ise zekayı körletir, insanı uyuşuk yapar, ilerlemeden mahrum eder.

 

OTUZ DOKUZUNCU MAKAME (Ummaniyye)

-Kitaplarda, bilgin kişilerden rivayet edilen şu haberi gördük:

Cenabıhak, niçin öğrenmediniz diye cahilleri sorguya çekmeden, niçin öğretmediniz diye âlimleri sorguya çekecektir.

 

ELLİNCİ MAKAME (Basriyye)

-Ey büyük vaiz ey büyük mürşit! Dedim, bana bir nasihatte bulun.

O, hiç tereddüt etmeden şu sözleri söyledi:

-Ölümü karşına dik! Hem bu, son görüşmemizdir!

Ona veda ederken göz pınarlarımdan yaşlar dökülüyor, göğsüm hıçkırıklarla kabarıyordu. Bu, mülakatımızın sonuncusu olmuştu!

 




HARİRİ (1054-1122)

MAKAMAT

MİLLİ EĞİTİM BASIMEVİ-1991

ÇEVİRİ: SABRİ SEVSEVİL

659 SYF

 


Yorum Gönder

0 Yorumlar

Close Menu