VİKTOR E. FRANKL - İNSANIN ANLAM ARAYIŞI

 


20. yüzyılın önde gelen psikiyatrlarından Viktor Frankl, otuzun üzerinde yabancı dile çevrilen ve bütün dünyada 12 milyondan fazla satan İnsanın Anlam Arayışı'nda, kurucusu olduğu logoterapinin ilkelerini, İkinci Dünya Savaşı sırasında bir toplama kampındaki deneyimleri eşliğinde anlatmaktadır.”

Kitabın arka kapağı bu şekilde devam etmekte ve uzun bir anlatıma sahip olan eser, Viktor Frankl’in nazi toplama kamplarında (4 ayrı kamp)yaşamış olduğu varoluş mücadelesi ve hayata tutunma çabasını ayrıca kurucusu da olduğu logoterapi enstitüsü dâhilinde anlattığı, milyonlarca satmış olan bir eserdir.

Bilgim ve alanım dışında olması sebebi ile kısa aktarım yapacağım eser hakkında şunları söylemem gerekiyor; Öncelikle yazarın bizzat yaşamış olduğu ölüm-kalım mücadelesi safhalarını ilk bölümde soluksuz okuyacak, o acıları ve Nazilerin yapmış olduğu zulümleri gözünüzün önünde canlandıracaksınız. Bir yanda yaşama tutunmaya çalışan mahkûmlar diğer yanda onları yaşamdan koparmaya çalışan kamp görevlileri. Mahkûmlar için hayatın her an biteceği koşullarda yaşamın verdiği ıstırap bütün acımasızlığı ile devam ederken, gardiyanlar içinse sıradan işlerini yapmaktan başka bir süreç değildi.

Kamplarda çorba adı altında verilen su dolu kaplar için akşama kadar çalıştırılan mahkûmlar, hastalık ve ağır koşulların vermiş olduğu baskılardan dolayı hızla ölümlerin arttığı bir duruma gelmişti. Yazarın da içinde bulunduğu bu durumdan kurtulmanın yolunu logoterapi ile yani hayata tutunma ile aşılacağını anlıyoruz. Hayattan beklentisi kalmayanların bir bir ölmesi, şartları zorlasa da Viktor Frankl mücadelesini sürdürmüş o koşullara rağmen pes etmemiş ve en büyük hayali olan bu eseri çıkarmıştır.

İlk bölümün verdiği acı dolu günlerin ardından ikinci ve diğer bölümlerde yazar psikoterapi niteliğinde anlatımlara geçmektedir. Daha çok kişisel gelişim yahut psikolojik odaklı bu yazılar insanın hayatına nasıl yön vereceğine dair yazılardır. Güzel bir eser olmasından ziyade benim odaklandığım mevzu ise; En dipte ve en uçta olmak. Yaşam sözel bir yalan mı, yoksa yaşam çizgisel bir gerçek mi? Bu soruyu yazarın yanındaki kişilerin tesadüfü seçimlerle gaz odalarına götürüldüğünde düşünmüştüm. Daha sonra yazar başkalarına, arkadaşlarına ne olduğunu sorduğunda bacası tüten bir yeri gösterip “Onlar orada” diye söylemişlerdi. O seçim de birileri Victor Frankl’i de tutup oraya gönderebilirdi. Onun da sonu gaz odası, sabun olmak, tifüse yakalanmak, bir yeri kırılarak ölmek gibi bir sonuçla bitebilirdi. Buradaki sonuç aslında başlangıçta saklı ve onu anlamak için sayfa 24-25’i tekrar okumak gerekiyor. “Birisi sağa gönderilmenin…” diye devam eden bölüm. Birçok yerde o “ biri” hep var. Kimdi?

ELEŞTİREL BAKIŞ

Büyük bir yazarın milyonlarca satan bir kitabı hakkında elbette eleştiri sunmayacağım. Fakat anladığım şu ki; Bu kitabın milyonlarca satmasının nedenlerinden birisi de yaşanılan zulmü yazarın bizzat kendisinin yaşamış olması ve aktarmasından kaynaklı olduğudur. İkinci bir neden ise Avrupalının ikinci dünya savaşının ardından sanayileşme ve enstitüleşme süreci içerisinde başka insanların (3. Dünya ülkelerinin) vermiş olduğu hayat mücadelesinden uzak kalmış olmalarından dolayı diye düşünüyorum.

Zira (paragraf başı olarak almamın sebebi hususiyetinden dolayıdır) bizler Anadolu coğrafyasından tutunda İslam coğrafyasının ve Türk topraklarının birçoğunda yazarın yaşamış olduğu zulümlerin çok daha fazlasını yaşadık. Evet, bizzat yaşamamış olabiliriz fakat onların yaşadığı zulmü içimizde hissediyor olmamız zaten bizi Avrupa’dan ayıran vicdani bir olgu olduğundandır.  Ama bu şu durumu da ortaya çıkarmaktadır; Onlarda yaşanılan zulümler yine onlara ve bizlere DERS olurken bizim yaşadığımız zulümler sessiz kahramanlık masalları gibi tarihin bir köşesine atılıyor. Tıp ki; 1. Dünya Savaşı sonrasında Mısır'da İngilizler tarafından Seydibeşir Kuveysna Osmanlı Useray-ı Harbiye Kampı'nda bazı kayıtlara göre 15.000 Türk askerini aşırı krizol maddesi kattıkları havuzlarda kör ettikleri gibi. Nice askerlerimizin kafasını keserek öldürmüş olduklarını da biliyoruz. Bir düşünün şimdi;

İsmi Ahmet olan, Mahmut, Osman yahut Mehmet olan bu askerlerimizin yaşam umudu, evine dönme umudu, anasına babasına karısına kavuşma umudu yok muydu? Vardı elbette. Ama adı legoterapi değildi. Evet, hayattan vazgeçen herkes ölür, vazgeçmeyen de. Vazgeçmeme, hayattan tutunma mücadelesine ister logoterapi ister de yaşama umudu deyin bu umut aslında her canlıda vardır. Yaşamak için son nefesine kadar koşan ceylanda da, yaşamak için son nefesine kadar ceylanı yakalamak isteyen aslanda da…

Son bir mevzu daha ele almak istiyorum;

Sayfa 126. Sevginin anlamı başlıklı bölüm… Katılmıyorum. Konuda ihtisas sahibi değilim ama beşeri ilişkiler olarak değerlendirdiğimizde anlamsız buluyorum.

 

SONUÇ

“Pozitif düşün, pozitif ol” kuralının olduğu sürece negatife yer yoktur. Acı, suçluluk ve ölüm negatif olgular sonucu ortaya çıkıyor. Öyle ise yazarın da dediği gibi; MUTLU OLMAK İÇİN MUTLULUĞU ARAMALIYIZ.






KİTAP ADI                   : İnsanın Anlam Arayışı

YAZARI                         : Viktor E. Frankl

YAYINEVİ                    : okuyan us/46. Basım 2018-166

HAZIRLAYANLAR        : Selçuk Budak

Yorum Gönder

0 Yorumlar

Close Menu