Ziya Gökalp'ın fikirleri ve ortaya koyduğu eserler sadece yaşadığı devirde değil, ölümünden sonra da Türk Kültür ve medeniyetinden beslenen milliyetçi mefkureye sahip bir neslin yetişmesine katkı sağlamıştır.
Ziya Gökalp 1924 yılında Cumhuriyet
gazetesine yazar olarak başladığında kendisine ayrılan Çınaraltı sütunu altında
"Meçhul Bir Filozof " makalesiyle yazmaya başlar.
Eser ise bu yazıların Ziya Gökalp'ın
hayali olan kitaplaştırılması arzusundan doğar. Doktor Salim Çonoğlu tarafından
hazırlanan bu eser Cumhuriyet döneminde fikrin ve mütefekkirin önemi açısından
da bizlere yön vermektedir.
Eser; Çınaraltı yazıları, küçük bir hikaye ve çocuk sütunu
olmak üzere üç bölümden oluşmaktadır. Türkçülüğün babası olarakta bilinen Ziya
Gökalp en muhteşem ve tadı damakta kalan o güzel kelimeleri sanki
rakseddirircesine yazılarına işlemiş ve hafızalara yer edinen anlatımıyla
dönemin meçhul filozofunun dilinden bizlere ışık tutmuştur.
Elimizde bulunan bu güzel eseri en güzel ifadelerle yine eser
içerisinde yer alan şu cümlelerle özetlemek mümkündür; “ İstanbul’da hayat
mücadelesinin heyecanlı gürültülerinden bıkmış olan Gökalp, ruhunu
dinlendirecek bir istirahat köşesi, kalbine teselli verecek bir gönül arkadaşı
aramaktadır. Bu arayışlarının sonunda nihayet, yeşil çamlar arasında bir huzur
köşesi, bir Çınaraltı* bulur. Burası dünyanın karmaşasından kaçanlardan başka
kimse uğramadığı bir yerdir. İş dünyasının zihin yorucu uğultularından uzaktır.
Bir gün buraya uğrayan münzevilerden birisiyle arkadaş olur. Gökalp
çınaraltı’nın nerede olduğunu ve bu arkadaşının özelliklerini okuyucusuna şöyle
anlatır:
“Bu arkadaş bana hiç
nefretlerden bahsetmezdi, yalnız sevgilerini anlatırdı.Bana hiç çirkinlikleri,
fenalıkları göstermezdi.Her şeyde benim henüz seçemediğim gizli güzellikleri,
meçhul iyilikleri ortaya çıkarırdı. Azıcık yeisi olsa bile gizlerdi: Ben onu
daima ümitvar gördüm. Azıcık bedbinlik olsa bile saklardı: Ben onu her sabah
daha çok nikbin bulurdum. Sevdiği güzellikler ekseriyetle vatanımızın
güzellikleriydi. Yabancılara mensup bedialardan ancak birûnî (egzotik) bir zevk
ile hoşlanırdı. Tebcil ettiği iyiliklerbilhassa ümmetimizin faziletleriydi.
Ecnebilere ait meziyetlere de, sahiplerinin beynelmilel ahlaklarına göre kıymet
biçerdi. Camilerimizin kubbeleriyle minarelerini, evlerimizin saçaklarıyla
cumbalarını, çeşmelerimizin çinileriyle kitabelerini anlatmaya doyamazdı. Halk
dilinin güzelliğine, halk masallarının inceliğine, halk şiiriyle musikisinin
rubabîliğine âşıktı.”**
Eserde yer alan meçhul filozof tamda bu kişiydi ve insan
ufkuna yazıldığı köşe yazılarından neredeyse yüz yıl sonrasına ve hatta daha
sonrasına muntazam bir ışık tutmaktadır. Bu eser içerisinde yer alan ve
özellikle günümüz şartlarına mukayese niteliğinde olan Mefkure, Türklerin en zayıf noktası ve en kuvvetli noktası, Kürtlerin
menfaati, Ecnebi sermayesi konuları dikkatle okunmalıdır. Diğer bir husus ise her ne kadar çocuk sütunu
başlığı altında Hayvanlarda iktisat ve
ihtiyaçları, Hayvanlarda iktisadi hayat, Ateş yakabilen mahlûk konuları
işlenmiş ise de kesinlikle çocukların ufkunda büyük çığır açabilecek
mevzulardadır.
Eserin muhteviyatı haricinde, neşriyatı dahilinde en güzel
yanı ise; gerek anlaşılmayan kelimelerin günümüz Türkçesiyle belirtilmiş olması,
gerekse de dipnotların dahi özenle hazırlanmış olması bambaşka bir okuma zevki
katmıştır.
Bu güzel eser için eserde de bahsedilen kişilerden tutunda
Ötüken Yayınevine kadar emeği geçenlere teşekkür eder, KESİNLİKLE OKUNMASI
GEREKEN ESERLER listesine alınması gerektiğini de söylemek isteriz.
* Burada masumane küçük bir hatayı düzeltelim. Çınaraltı diye
geçen ifade yer, mekan ifade etmesinden ve halen isim teşkil etmediğinden
dolayı -çınar altı- olarak yazılması gerekiyordu.
** Küçük mecmua, (1),
10 Şevval 1340/6 Haziran1338 (6 Haziran 1922)s. 1-3.
ZİYA GÖKALP
DR.SALİM ÇONOĞLU
ÇINARALTI YAZILARI
ÖTÜKEN YAYINEVİ 160 SAYFA
0 Yorumlar
BU KONU HAKKINDA FİKİRLERİNİ YAZMAK İSTER MİSİN?