Kitap yorum: Filiz Kalkışım Çolak
İslamiyet’in yayılmasında
önemli rol oynayan Hoca Ahmet Yesevi Hz’leri Anadolu’nun İslamlaşmasında da
oldukça mücadele etmiştir. İran, Horason Hint Yarımadası Kafkaslar Balkanlar
gibi dünya ülkelerine açılan irşat yolunda İslam Birliğinin sağlanması Ahmet
Yesevi Hz’lerinin büyük bir aşkla bu yola kendini adamasıyla mümkün olmuştur.
Bu bakımdan Hoca Ahmet Yesevi Türk İslam coğrafyasında oldukça sarsılmaz bir yere sahip olmakla birlikte batıda da kabul
görmüş en büyük İslam mutasavvıflarındandır.
Evet sevgili
dostlarım, Aşkın Sultanı’nda Piri Türkistan Hz’lerinin, bu özelliğini sonsuz
aşkla ele alan İbrahim hoca Yesevi’yi bu bilince sahip olmanın verdiği ince
zeka ve tarihi ilmiyle bizlere başarıyla sunmaktadır. Dolayısyla, kitabın ilk
bölümlerinden itibaren aşk aşk diye inleyen dizelerin özündeki ulviliğe
kapılırken kendinizi bu kültürün tam ortasında bulacaksınız. Yer yer mavi göğün
altında bir çatı arayacak kendinize iç dünyanızdaki çekişmeyle hesaplaşmak için
gri bir kuytu arayacak bu arayışta yine kendi iç hesaplaşmanıza yakalanacak
derinliğinde kaybolacaksınız. Kimi zaman yorgun gönlünüz kim bilir hangi bölüm
sonunda oturmuş o güzel yüzlü müritle hemhal olurken bulacaksınız kendinizi.
Kimi zaman aynı yolda sizi bekleyen insanlığa ışımak Yesevi’nin ruhunu görevli
olduğunuz o ile getirirken yorulmuş az soluklanırken Yesevi’nin yeğeniyle kim
bilir belki de en sevdiği müridi Kutberk’le katıksız lokmalarınızı çiğnerken ayılıvereceksiniz
daldığınız düş deryasının derinliklerinden…
Evet sevgili
dostlarım her bölümü bir önceki bölüme bağlayan diziler serisinde beşeri aşkı
dahi ele alırken Allah’la bütünleşen bir yazarın Yesevi’yi yazmaktan öte o
ruhuyla bütünleşmesi sizleri siz farkında olmadan tesiri altına alacak bu bağlamda.
Hikmetlerinde sünnete verdiği önemle yine ,Yesevi Hz’lerinin Allah’a ulaşmadaki
aşkı bizlere hepimizin anlayacağı bir akıcılık ve sadelikle dile getirmeyi
başarıyor İbrahim Hoca..
Allah aşkı şüphesiz bütün aşkların en
büyüğüdür. O aşkı yüreğinin her zerresinde hisseden insan şefkatlidir
merhametli nitekim adaletlidir. Yesevi Hz’lerinin adalet ölçüsü yine İslam’ın
emir ve yasakları üzerinedir ki bunu uygularken günün koşullarını yaşanılan
çağı göz önünde bulundurarak; İslam’ı aklın ve bilimin ışığında sorgulayarak
adaletin nasıl sağlanıldığı itinayla işleniliyor ilerleyen bölümlerde.
Efendim dolayısıyla, Yesevi Hz’leri müridlerini;
ilimde fende her türlü buluştan yararlanmanın en büyük zenginliğinin, dünya
barışını huzuru getireceği yönünde eğitmiş, irşat yolunu bu ışığın temelinde
yürümelerini istemiştir müritlerinden. Çünkü İslam dini toplumların milletlerin
içine düştükleri fakirlikten cahillikten kurtulmaları yönünde insanlığa her
daim ilmi sunmuştur. Bunun için müritlerine öğrencilerine fenden hangi
medeniyete millete ait olursa olsun icatlardan yararlanmanın İslam’la
bağdaştığını anlatan Yesevi müritlerinden halka bunları benimsetmelerini
istemiştir. İşte burada İslam dininin medeniyetler seviyesine bilime ilime
insan aklının alacağı algılayacağı her türlü yeniliğe açık olduğunu
anlamaktayız. İslam dinini bu şekliyle baskıcı Emevi politikalarından ayıklayan
Yesevi Hz’leri nimetlerin en etkin şekilde kullanılması halka refahı
getirebilmesi için aklın kullanılması gerektiğini bununda Kuran’ın ışığında
yürümekle mümkün olabileceğini ifade etmektedir. Bilinenin aksine Emevi
politikaları Araplaştırma anlayışı İslam’la hiçbir zaman bağdaşmamaktadır.
Hurafeleri gelenekleri İslam dininde kurumsallaştıran Emevi anlayışını reddeder
Yesevi Hz’lerinin irşat aşkı. Her zaman bilime ve akla dayanan kanıtlarla
olayların içinden çıkılabileceğini müritlerine dikte eden Yesevi Hz’leri dile
de çok önem vermektedir. Neredeyse bütün eserlerini Türkçe kaleme alan Yesevi
Hz’leri Piri Türkistan ismini de almasında ki sebeplerden birinin de Türkçeye
verdiği önem olduğunu bilmekteyiz. Türklük kader Müslümanlık seçimdir sözüyle
de durumun önemine değinmiştir. Böylelikle İslamın en çok Türk kültürüyle
bağdaştığına da dikkatleri çekiyor Piri Türkistan Hz’leri.
Gördüğünüz
gibi dil giderse her şey gider Kuantum Moleküler Biyoloğumuz Sinanoğlu’da bu
bilinçle dili savunmuş bizi biz yapan en büyük iletişim aracımıza sahip
çıkarken bizlere ilmin kendi dilimizle mümkün olacağını da başarısı ve sahip
olduğu maneviyatla kanıtlamıştır. Evet İslam’ın Arap dini olmadığını bizlere
anlatan Aşkın Sultanı Kuran’ın Arapça yazılmasının altındaki sebeplere de
değinerek İslam’ın Türkçe çevirisini de desteklemekte Osmanlı döneminde
devletin içine sızan Arap kökenli devlet adamlarının amacının, dinin
anlaşılmasına karşı oldukları ve Osmanlı devletinin buluşları takip edemeyerek
fakirleşmesi sonuçta yıkılmasını hızlandırmak amacı güttüğünü de bizlere
sunmaktadır. Tabi kitap öncesinde aşk diliyle bizlere sunulduğu için bunları hikâyelerin
içine daldığımızda bizlere verdiği ana fikirlerle daha iyi benimseyeceğiz.
Ahmed Yesevî hazretlerinin en mühim eserinin Dîvân-ı hikmet olduğunu hepimiz biliyoruz.
Yine hikmetlerindeki anlayışa değinilen kitabımızda; Peygamberimize ümmet
olmanın büyük saadet getireceğini ebediyeten bu huzurla yaşayan kişinin sonunda
ilahi aşka kavuşacağını anlatmaktadır. İslamiyet yolunda bulunmanın Allah’ı ve
O’nun dostlarını çok sevmenin; cennet ve cehenneme inanmanın ve onlara
hazırlanmanın dünyanın geçici olduğu, mala mülke şöhrete aldananların
zavallılıkları çok güzel dile getirilmiştir. Herkes tarafından anlaşılması
gayet kolay olan kitaptaki şiirleri çok rağbet görmüş, kısa zamanda çok
uzaklara kadar yayılmıştı. Ahmed Yesevî Hazretleri, bu şiirleri ile İslamiyete
çok hizmet etmiş, binlerce insanın müslüman olup saadete kavuşmasına vesile olmuştur.
Evet sevgili dostlarım;
dolayısıyla bu anlamda salt bir roman okumayacaksınız. Roman bu yumuşak
anlatımın içinde bilimsel bir zekanın da ürünü aynı zamanda. Sizleri kah müritlerinden
birinin bir genç kıza aşkıyla büyülü bir yolculuğa çıkarırken, bütün
vücudunuzdan aşağı akan serin sarhoş ırmakların çığlığıyla uyanırken bulacaksınız
kendinizi. Kah bir çölün ortasında susuzluktan kuruyan dudaklara yağan rahmet
yağmurlarının damağınızda emilen o ılık serin patlayan polenciklerin
kirpiklerinize takılan nisan baharlarıyla yıkanırken… Üstelik bir ebabil eğilip
dudaklarınızdan kanasıya aşkın şerbetini içerken siz kim bilir hangi mavi
okyanusun kollarında köpük köpük dağılırken ayılacaksınız. Yer yer sarhoş
olacağınız kitap salt bilgiler sunmayacak size. O bilgiler sizi daldığınız o
masalın ortasında bulacak ki bugüne kadar öğrendiklerinizi evet demek buymuş
şeklinde anlamlandırıp yerine koyacaksınız. İşte burada aynı zamanda eğitimci
bir ruha sahip işini aşkla Allah rızası için yapmış öğrencilerini yetiştirirken
onlarla koşmuş onlarla uykusuz kalmış sınavlarda onlardan çok terlemiş sancı
sancı bir doktor bir mühendis ahlaklı bir fırıncı çaycı doğurmuş ilim irfan
neferliğini hakkıyla yapmış bir nefesin huzurunu duyacaksınız Zira bu kitap
başka şekilde yazılamazdı. Hepinizin aklına şu sıkıcı ansiklopedik dil geliyor
değil mi hayır asla öyle değil. İşte beyninizde depoladığınız o bilgilere hikâyeleşen
bu aşk üçgeninin içinde bulacaksınız. Allah aşkı onunla bütünleşen Yesevi
Hz’leri ve ruhu hisseden bir meczup… Üstelik beşeri aşkı anlatışında tam çılgın
yatıyor ki çoğunuz o anlatımdaki kişiye aşık olacaksınız.
Evet Allah aşkını bilmeyen kişi bir çift göze
olan aşkı nereden bilsin nasıl anlatsın değil mi ama! Ve sevmek birisini
ruhunuzun her zerresinde kimi zaman bir zümrüt gözlü ahunun kimi zaman kara
gözlü bir delikanlının siluetinde anlam bulacak. Yesevi Hz’leri musikiye sanata
edebiyata da çok önem veren dünya mutasavvıflarındandır. Ruhun arınmasında
musikinin rolü çok büyüktür bu bağlamda. Yine Allah aşkıyla yola çıkan bu büyük
mutasavvıf tek eşli olup kadına çok değer vermiştir. Kendi soyu da kızından
devam etmiştir. Asla bilindiği gibi İslam’da Harem anlayışı var çok evlilikler
mubahtır şeklindeki dayatmaları ve din sömürücülerinin amacını tek eşliliği ve
hanımın görüşlerine fikirlerine verdiği önemle de bizlere sunuyor Yesevi
Hz’leri.
Peygamberin
sünnetlerine çok değer veren Yesevi Hz’lerinin en büyük amacının yine Türk
İslam birliğinin sağlanması yönünde olduğunu değindiğimiz kitabımızda asla
zorlama baskı sömürüye dayanan bir şekilcilik ya da durumla karşılaşmıyorsunuz.
Sadece Allah Aşkı insanlığa barışı huzuru getirme dünya barışının sağlanması
yönünde irşat yolunda bulacaksınız kendinizi.
Bugün milletçe yaşadığımız sorunların temeline
indiğimizde ise tarihimizi ne kadar bilip bilmediğinizle karşı karşıya
kalacağınızı göreceksiniz yine kitapta. Bunun için Allah’ın bizlere gönderdiği
ilmin ışığındaki kitabı doğru anlamamız gerekli öncesindeki kendi modernitemizi
oluşturabilelim. Bunun içinde kökümüzü kim olduğumuzu iyi idrak etmemiz
gerekmektedir. Kimdir Türk neden bu kadar önemlidir Türklük Yesevi Hz’leri
niçin Türklüğü bu kadar benimsemiş ve irşat yolunu bu uğurda yürümüştür. Bunun
için tarihi bir bilgiye üst düzeyde tarih bilgisine ihtiyacımız var ki bu
bağlamda İbrahim hoca imdadımıza yetişiyor. Geçmişi olamayanın geleceği
olmayacağına göre bilimi ilimi tarihi bilgimizle destekleyecek bir kaynak
sunuyor bizlere hocamız. Ve İslam’ın önemine bu uğurda değiniyor. Geçmişte
kalan bir din değildir İslam, günümüze rahatlıkla modernize edilerek ışığında
yürünülebilinecek kanıtlar sunuyor bizlere. Evet sevgili dostlarım İslam dini
Arap dini değildir Kura’nın Arapça oluşu İslam’la bağdaşan bir kural değildir.
Kuran Türkçe ye çevrilebilir Türkçe okunabilir. Böylece herkes dini anlayarak
çağın gereklerine uyum sağlayabilir ilime teknolojiye ulaşabilir ve ekonomik
olarak da zenginleşebilir. Zamanında Nizamülmülk politikalarının altında
Araplaştırma politikaları vardı ki Osmanlı devletinde uzun yıllar vezirlik
yapan İran asıllı bu Nizamülmülk’ün amacı Türk düşmanlığını alenen açıklıyor ve
Kuran’ın Türkçe çevirisine Türkçe yazılmasına çeşitli gerekçeler ve
entrikalarla karşı çıkıyordu. Burada ki amaç İslam’ın Arap dini olduğunun
benimsenmesi ve Osmanlının Araplaştırma politikalarıydı. Kuran’ı anlayamayan
bilemeyen insanlar dini kullanan akılcı kişiler tarafından baskı altına
alınacak böylelikle Türk Milleti hak ettiği medeniyetler seviyesine
ulaşamayacak yok olup gideceklerdi.
İşte bu bağlamda Yesevi Hz’leri mutlaka okunmalı
.Yesevi Hz’lerinin Allah’a ulaşmadaki amacı mutlaka anlaşılmalı. Çünkü halka
hizmet Hakka hizmet etmekten ibarettir anlayışıyla adaleti savunmuş insan
aklının hurafeleri geleneksel töresel yanlışları benimseyecek donatılılarla
yaratıldığını ifade etmektedir hikâyelerinde. Bunun için ilim ilim ilim diyen
Yesevi Hz’leri efendimiz yolunda yürümüştür. Yine Peygamber efendimizin
savaşlarını ele aldığımızda savaş sebeplerinin, topluma millete hurafelerden
yanlışlardan zulümden kaçınması yönünde hizmet için gelen efendimize
münafıkların günahkârların kan emiciler tarafından bu savaşların açıldığını ve
efendimiz bu uğurda münafıklarla savaşmıştır. İşte burada Kuran’ın ne denli
bilim dini olduğunu anlamamız sanırım mümkün değil sevgili dostlarım. Efendimiz
ne demiştir, hırsızlık yapmayın kul hakkına girmeyin zina yapmayın helaliniz
olsa bile bazı ilişkilerin insan sağlığına ruhsal sağlığına zararlı olduğu için
bunlardan kaçının dedi. Efendimizin hangi çağrısı bilimle bağdaşmıyor ki!
Çalışın okuyun cahil kalmayın dedi. Hangi buluşu yasakladı hangi ilmi almayın
dedi. Hiçbirisini yapmadı insanlığı sadece huzura barışa kardeşliğe insana
yaraşır şekilde yaşamaya çağırdı. Bu uğurda yürüyen Yesevi Hz’lerinin hırkası
da oldukça ehemmiyetini korumaktadır. Hırkasını yine en güvendiği müridine
teslim eden Yesevi Hz’leri yaşı epey ilerleyince kalan ömrünü yine dergâhının bahçesinde
yaptırdığı çilehanede Allah’la bütünleşerek ibadetle geçirir. Anadolu’nun,
Türklere yurt olması için büyük gayretler gösteren Yesevi Hz’leri telkinleriyle
Alparslan’ın Malazgirt zaferini, Anadolu’nun Müslüman Türklere yurt olmasının
önünü de açmıştır.
Evet sevgili dostlarım Aşkın Sultanı aynı
zamanda bizleri İslam dinini politika aracı olmaktan da çıkartıyor. İslam’ın
insanları sömürmesine tepki olarak siyasete araç edilen dinin insanlığa huzuru
değil fakirliği getireceğini de sunuyor. Din bir yaşam şekli olmakla birlikte
insanları sömürmek için kullanılan bir araç değildir. Türk İslam devletini
fakirleştiren bu anlayıştan uzaklaşarak ilime fenne bilime yönelmemiz yönünde
bizlere yine yön göstererek İslam’ın ilimle bağdaştığını gösteriyor. Öncesinde
dini doğru bilmek bunun için dini okumak kendi dilimizde anlamanın bir ilim
olduğunu da bizlere sunarak Yesevi Hz’leri adeta karanlığa yüzyıllar öncesinden
ışıyarak geçmişte yaşanılan çarpıklıkları gün ışığına çıkarak bugün gelinen
durumun sebebini de gözler önüne sermiş oluyor. Zira Piri Türkistan Hz’leri
sermayesi din olanın sahibi şeytandır sözü sanırım durumu yeterince özetlemiş
oluyor.
Evet sevgili dostlarım oldukça itinayla yazılmış
eserimizde yer yer hocamızın mizacıyla da karşılaşıp gülümsememeniz içten
olmayacak.
Adı üstünde Aşkın Sultanı! Bu sebeple kendinizi o
aşkın insan siluetinde canlanmış halinde bulmanız olası ihtimal. Her ne kadar;
bir filozof, şair, mutasavvıf’ın dergahında onun telkinleri o yumuşacık
bakışları altında kendinizden geçmiş bulacak olsanız da kendinizi dergahın
bahçesinde dolaşan o gül yüzlü delikanlılara aşık olmamanız imkansız. Çünkü her
birinin yüzündeki o ifade çok tanıdık bir iç sesin belki de yaşamak istediğiniz
o aşkın yüzü olarak yansıyacak içinize… Evet sevgili İbrahim Hakkı hocam sizi
böylesi bir eseri kaleme aldığınız için canı gönülden kutluyor değerli
şahsiyetinizin önünde saygıyla eğiliyorum…
0 Yorumlar
BU KONU HAKKINDA FİKİRLERİNİ YAZMAK İSTER MİSİN?