Kitap:İbrahim Hakkı Gündoğdu
Tanıtım ve Değerlendirme :Filiz Kalkışım Çolak
Mistik Metal
Su beni kışkırtıyor Mercan , kanat seslerinden saçılan
maviler zerreciklerimi! Bir ilk bahar sabahıydı ahulandığım koynun ışık ışık
döküldüğüm bittiğim yeşilliklerinde gizlerin.Bir ahu gonca gül Mercan Mehlika
Melike Melda…Kaç bahar sevdim, kaç baharı suladım, senin ışığında.Ağaçlar
asuman bir kadındı benim köyümde budakları en çok Seniha’ydı anamdı sığındığım
kaçtığım küçüldüğüm dev yüreğimi alıp avuçlarıma bak anne kanıyor diye
koştuğum kadınlardı anam...
Aynalarda ki ben değildim mavi gözlü bir çocuğun
sıtmaya yakalanan sancılarıydı.Süt kesiği ağrılarda şiirlerimdi.Tan kaç kez
sıyrıldı entarisinden düşlerime kaç kez eğdi sinlerini sağıldı direndiğim
nefsime ,şeytan kaç kez girdi kanıma kaç kez örseledi bedenimi Mehlika! Seni
sevdim oysa aradığım bütün Mehlika’larda ki hep sendin.Ah bizim körfezi
bilirsin Yalıncak’ı duvaklı gelini yeşil tepelerin körpe dulunu.Her gece ağlar
her gece hıçkırık kusar canımı yaktığın tüm makamlara sevdiğim. Beyaz saçlarını
banar denize ağlar ağlar bir göz su gibi sızar içine ne varsa haykırdığım.Üç
kuzu değil dört kuzu verdi bana Yalıncak'ın suyu kucağıma ilk geldiğinde ilk
sütü sütlendiğinde aortlarımda bin öldüm Mehlika bin doğdum her nefes
verişimden.
Gece çoktan omuzlamış getirirken beni karanlık
çukarlara dört kuzunun masumiyetinde sana doğdum.Sevmek direnmek yakmak için
geçmişten gelen ne varsa yollarına sıkıp yüreğimin suyunu yüzdürmek için seni
maviliklerimin huzurunda.Krizantem dediler ,ben kasımpatı kalleşliği diyeyimde
anla anla Mercanım!Yosunlarına tutunduğumda diplerinde vurgun yedi tüm ceninler
.Gözlerine karıncalar üşüştü şafağın .Kaydım kaybolduğum yolunda tek hakikate
el açtım.Çekti bi çırpıda beni yüzeylerine sen ellerinde kasımpatılardan bir
demet ben kırılan tabutuma serpilen sensizliğin konfetisinde yağmalanmış
hunharca katline vacip kılınmış bir gençlik kıyımın secdesinde.
Af diledikçe ulu kubbelerin sahibinden eteklerime
yağan serçelerin cıvıltıları bildim ben seni.Ah köyümün gelincik tarlaları
dumanlı dağları oynak şarkıları belinden kaçırdığımız yosma çalılıkları tütün
niyetine çektiğimiz zifin çiçekleri aylak derbeder düştüğümüz
dalgakıranları…Mavi gözlü bir babanın dokuz sabisininden birini elbet boran
vuracaktı elbet silkeleyecekti kader sillesinde ağırlığınca savuracaktı
uzaklara..Kimsesizliğin yetim kundağında ninnilendiğimiz boşluklara..Bakıp
bakıp Üsküdar’ın Kızına hayal kurmak varmış ah köprüleri geçtiğim zamanlara tek
ayak ustura sırtlarında kaldığım sevdalara…
Şeytan bu ya sevgili gözbebeklerine yeşil kaçmış bir
dağ gözesi Kule, kaldırıp eteğini yine aldı gitti beni yolun açık olsun diye
fısıldarken kulağıma..Bir rüzgardı sessiz hışmıyla çaresiz..Rabbin huzuruna
serdi beni.Dindi ağrı dindi fasılları tüm ayrılıkların tıngırtısında yuvarlandı
gitti koca bir ömür.Rab dedim Mehlika Rab sarıldım varlığına kevserler boşaldı
üzerime zamanlı zamansız silkendi ruhuma sonsuz baharlar.Ah mavi saçlı nazım
benim ay ışığında yıkanmış körpem ondan beyazmış göğsü yakamozların rüyalanması
beyaz çığlıklarıma hare hare kalkması derinliklerimden ondanmış.Kutluhan ah
kutlu sancım ah oğulcuğum huzurum aşım ekmeğim.Büyümeyen çocuğum.Başım düştü
omzuna gücünden güç ver yeniden doğayım yar seveyim secdelerde varlığına
şükredeyim..Ah köyüm umudum oyalanmış bağları mısır tarlaları fındık dallarına
söylediğim püsküllü şarkıları.
Peştamalli sarı kızları dağ kekiği kokan
sineleri..sızıları ah sızımda anoftacıkları tadımda deliliğim çılgınlığım
Kuzeyim güneye fısıldadığım Venüs kemeri giyinmeyi unuttuğum çırıl çıplak
sabahları beni böyle mecalsiz şiire koşturan ak kısrakları sırttan inen siyahi
soluğu hasretim nazım en çok masumiyetim çağlayanlarımı taşıran cemrem
titrekliğimde.
Mistik Metal’i okurken nerelere gitmiyor ki insan kah
bir sevgilinin dağ kekiği kokan koynunda soluklanıyor kah yokuşları tırmanırken
yağmura yakalanıyor titrerken daha da bir birine sokulan iki acemi aşığın
bakışlarına göçüp gidiyorsunuz.Sonra bir ezan sesi inletiyor masmavi bucaksız
gökleri diniyor kuzey eğiliyor huzura yıldızlar toz saçıyor beyaz yüzlü
gülüşlerine çocukların umut saçıyor ilk bahar ,sonbahara ağlarken omuz veriyor
şair, okşuyor o güzel başını sarı saçlarından dolayıp çekiyor kendine öpüyor
öpüyor dindiriyor hıçkırıklarını.Kış geliyor baskın yemiş gibi kışlıyor
adımlarında ,sanıyorsunuz ki insanın sarıyor karları avuçlarına alıp öpüyor o
saf bakışlarda gülümseyen ak kanatlı melaikeleri.Sonra bir bağrış bir çağrış
bebek geliyor sıcak su havlu derken nisan kucağında yavrusunu emziyorken siz
sütleniyor aşka dalıyorsunuz bitimsiz…Yaz yakıyor yaktıkça kavuruyor aşkın
coğrafyasını mavi gözler dumanlanıyor derken bulut hanım geliyor eteklerini
çekmiş baldırlarına bi koşu..Başlıyor ufaktan çiselemeye hasretten yanan
yüreklere…Bir serüvendir sürüp gidiyor Mistik dokunuşların otağında…Metal
neresindeyse artık .Ötelere gidebilene ne mutlu ki derinliğine saklı
şiirin..Hem aşk ama ne aşk beşeri aşka bile Allah’tan geldiği inancıyla bakan
bir yürek.Eee bu yüreğin sevdiği ne güzel sevgilidir .Sevgiliyi böylesi seven
yürek ne güzel yürektir!! Hakikat ışığı saçılan dizleriniz varlığınız sevdanız
mücadeleniz için size sonsuz teşekkürler İbrahim hocam… Hep şiirler aşkın
sultanlığına…
0 Yorumlar
BU KONU HAKKINDA FİKİRLERİNİ YAZMAK İSTER MİSİN?