Kitap
:Nedim Tepebaşı
Tanıtım
ve Dğerlendirme:Filiz Kalkışım Çolak
İbni Rüşt’e göre; varolanın
maddeden soyutlanması akıl ile mümkündür. Yine soyutlanarak kavram haline gelen
bilginin kabulü ancak akıl ile mümkündür. Ve yetkinlik hali için insan tümel
bilgilere ulaşarak objektifliği aslolanı keşfedebilir benimseyebilir
kavrayabilir düşüncelerini savunmuştur. İbni Rüşt bu düşünceleri savunurken
akıl yoluyla kavranılabilen yani soyut düşünceden ancak insanların kavramlara ulaşabileceklerini savunmuştur. Dolayısyla somut
bilgiye yine akıl yoluyla ulaşılabildiğini ileri süren İbni Rüşt aklın insana
Allah tarafından verildiğini yine akıl yoluyla kavramsallaştırmıştır. Nedim
hocamız, Görebildiklerimiz isimli denemesinde aklı ele alırken insan beyninin
soyuttan somuta geçişinde, insanın kendisini tanımasıyla ancak kendisine
bahşedilen aklın hakkını verebileceğini ve o aklın sahibi insanın da sahibinin
Allah olduğunu kavrayabileceğimizi anlatmaktadır. Bu durum kimi zaman arkadaş
seçimlerimizi de etkileyecektir.
Evet müttefiklikler üzerine kurulu
arkadaşlıkları ele aldığımızda efendim; o sürecin sona ermesiyle kimsenin
kimseyi aramadığını sormadığını veya çıkarı yoksa yardım etmediğini ya da selam
dahi vermediğini gözlemlemiyor muyuz? Evet değerli hocamız arkadaşlıkları da
ele alırken biraz daha vicdanlı özverili olmamız gerektiğini anlatırken
Allah’ın insanları birbirine sadece maddeye muhtaç kılmamakta ve
yakınlaştırmamaktadır diyor. İnsan yalnız yaşamayacağına göre sadece çıkar
amaçlı arkadaşlıkların insana hayır getirmeyeceği ve insanı uzun vadede mutlu
etmeyeceğini ifade ediyor. Bu birazda bencillik değil mi zira!
Toplumların bugün gelinilen durumuna baktığımızda
mutlu insanların yaşadıkları toplumların daha sosyalleşmiş olduğunu gözlemlemiyor
muyuz?
Dolayısıyla insan haklarına sahip olduklarını! Bu
konuya verilebilecek en güzel örneklerin başını ise İskandinav Ülkeleri
çekmektedir !(Danimarka yeni Zelanda Kanada) Bu ülkelerde; Sosyal Gelişme
Endeksi'nin 'Temel İnsan İhtiyaçları' kategorisinde mükemmel olduğu bilinmektedir.
Bu ülkelerde, yaşayan insanların beslenme ve sağlık ihtiyaçlarının
karşılanmasından, temel bilgi ve iletişim alanına kadar birçok çok ihtiyacının
eksiksiz giderildiği biliniyor. Ve insanlar ödedikleri ağır vergilerden hiç
şikayetçi değiller ve çok mutlular çünkü insanca yaşayabilmek için bunların
gerekliliğini savunurken; işsiz ihtiyaç sahibi insanlarında bu haklardan
yararlanmaları gerektiğinin altını çiziyorlar. Düşünebiliyor musunuz o ülkede
turistsiniz ve sosyal güvenceniz olmadan bir hastaneye gidebiliyorsunuz. Sağlık
imkânları size sonuna kadar açık. Ve o ülkedeki insanlar sırf ;siz insan
olduğunuz için bu hakka sahip olmanız gerektiğini düşünüyorlar ,üstelik onların
devlete ödedikleri gelirlerle bu mümkünken! İşte sosyolojik toplumsal yönünden
bakıldığında bir toplumda huzurlu olmanın en erdemli yolunun bencillikten uzak
insan haklarına sahip olmakla vicdan sahibi olabilmekle mümkün olacağının
altını çiziyorken, Nedim hocamız bu dünyada misafir olduğumuzu ve mülkün
sahibinin Allah olduğunun da özetle altını çiziyor…
John Steinbeck’e göre ‘’hiçbir yeteneği olmayan
insandan her şey beklenir! ‘’İşte bu bağlamda Nedim hocamızın doğruyu yanlışı
ayırt etmekteki denemesine geliyor konu! Neyin doğru neyin yanlış olduğunu
bilmek için bir birikime ihtiyaç vardır ;eğer konu teknikse uzmanlığa ya da
gerçek hayat içerisinde neyin doğru neyin yanlış olduğunu ayırt etme yeteneğine
dolayısıyla aklı tecrübe etmeye ve akla!. Öğrendiklerimizi okuduklarımız eğer
hayatın içinde doğru yere koyamıyor yanlış bilinenlerden kurtulamıyorsak zira
okumanın yazmanın ne manası var değil mi ama!
Şimdi
kitabın derinliğinde düşünce yönünde kaybolurken itiraf edeyim ki
alışılagelmişin dışında bir deneme kitabı okuyor olmanın mutluluğunu yaşadım.
Düşünce ve hakikat yönü yoğun olan kitabın ortalarına doğru dünyada misafir
olan insanı ele alırken sorumluklarını bilmenin ne kadar insancıl bir erdem
olduğunu yumuşak ifadeleriyle bizlere dikte eden yazarımızı özellikle gençlerin
okuması gerektiğini düşünüyorum. Eee ne de olsa ; ‘’ağaç yaş iken eğilir!’’Ya
da yeni kuşakların; sağlıklı düşünen, yanlışı doğruyu ayırt edebilen, erdem
sahibi yetişkinler olarak topluma yön vereceklerini düşünürsek, burada gençler
üzerinden hedefe daha yaklaşılacağı kanaatindeyim!
Efendim elbette insanın kendisini sorgulaması silkinip
kendisine dönmesi, özünü bilerek yaşamını şöyle bir analiz ederek ileriye daha
sağlam adımlarla yürümesi bakımından; kitabı 7 den70 ‘e herkesin okuması
gerektiğini düşünüyorum. Bu da hocamızın içerikte bahsettiği; öğrenmek, anlamak,
anlayarak öğrenme konusunu kelimenin tam manasıyla özetlemiş oluyoruz
Sahi insan niçin sevmez ya da sever? İlginç değil
mi? Bir o kadar manidar! Nedim hocam olayı saygıyla bağdaştırıyor. Şahsen
konuya katılıyorum kim saygı duymadığı birini sever ki? Ya da saygı duyduğu
birini sevmez ki? Sonrası; efendim, konuşması lap lap, yürümesi pat pat
ifadesiyle yaşamlar bir kaosa dönmüyor mu? Sahi karşımızdaki ne niçin saygı duyarız,
niçin duymayız? Sizce karşımızdaki insanı ne kadar anlıyoruz ya da anlamak
istiyor muyuz? Peki karşımızdaki hayatımızda ki yakınımızda ki insanlara baskı
kuruyor muyuz? Karşımızdaki biz istiyoruz diye mi bir şeyleri yapacak ya da yapmayacak?
Yahu şu şarkı yok mu; ne güzel söyler Zuhal Olcay, doğrusu pek bi severim
kendisini ah o canım sesini duruşunu ,’’şarkı söylerim beğenmezsin konuşurum
dinlemezsin !’’ Doğrusu durumlar çok vahim! Efendim bu can bile emanetken ve
beden bile ruhun mezarıyken(Platon) sahi; neyi paylaşamıyoruz, neyi alıp
veremiyoruz! Birazcık sevgi için birazcık anlaşılmak efendim eşittir saygı! Her
Yaratılanın hakkı değil mi birazcık bunlar! Şahsen harika bir beyin jimnastiği
bu kitap lakin esas varılan nokta tek hakikat üzerinde noktalanıyor! Aman buna
da dikkat. Tabi herkesin hoşuna gitmeyebilir ancak birazcık tasavvuf diyen ve
azıcık vicdan diyen insan olan herkes kitaba bayılacak ki, modernize edilmiş
sosyolojik ve felsefik yönüyle harmanlanmış bir tasavvuf ilminden bahsediyoruz
efendim.
Ey akıl sen ne yücesin; seni bahşeden ne
yücedir, demeyi asla ihmal etmiyor naif dili ve eğitimci dokunuşlarıyla sevgili
Nedim hocamız! Yalnızlık ah yalnızlık sen yalnız mısın hakikatten diye
düşünürken burada derin bir atmosferin o tozlu dumanlı yollarının tam ortasında
bir tepecikte otururken buldum kendimi? Ve yalnızlığı bana bahşeden Yaratan
bana yalnızlığımın daha hayırlı olduğunu fısıldıyordu, gereksiz
kalabalıklardansa kendi yalnızlığımın ne kadar zengin olduğunu? Dağa taşa bakın
sizde ağaçlara mevsime ve dinleyin size fısıldadıklarını analiz edin onları
hayatın doğru ve gerekli yerlerine yaralarınıza sıvayın ve sebepsiz sevin
;’’Yaratandan ötürü Yaratılanı!’’ Ne güzel ruhsun sen ey Yunus!
Evet sevgili Nedim hocam Görebildiklerim’de
beni hep bana benim sahibime getiren o derinliğiniz ilminiz için çok teşekkür ediyorum…
Dilerim mutlu huzurlu sağlıklı bir topluma kavuşabilelim ve sağlıklı özverili
sevecen nesiller yetiştirebilelim. Yetiştirebilelim ki insanca yaşanılabilecek
medeniyetler seviyesine milletçe kavuşabilelim!
Saygılarımla….
0 Yorumlar
BU KONU HAKKINDA FİKİRLERİNİ YAZMAK İSTER MİSİN?