“Ne çok “şey”imiz var. Koruma gibi,
hizmetçi gibi, sağ ve sol omuzumuzdaki melekler gibi hiç yakamızdan düşmeyen,
bizi bir an yalnız bırakmayan ve her yerde bir şekilde karşımıza çıkan
“şey”lerimiz…”
Şey
kelimesinin anlamı; Elle tutulabilen cansız varlık, madde ve nesne olarak
geçmektedir. Fakat biz toplum olarak birçok yerde kullanıyoruz. Bunun temel
nedeni okumamaktan ve kelime hazinemizi kullanamamaktan yahut kelime hazinemize
yeni kelimeler eklememekten kaynaklanmaktadır. Bilmediğimiz, aklımıza gelmeyen
her ne kelime olursa hemen “şey” kelimesi yetişiyor bize. Bize “Korkma, ben
varım” diyerek yeni kelimeler öğrenmemize engel oluyor.
Ne
kadar çok kitap okursak o kadar “şey” kelimesini kullanmayız. Çünkü kitaplarda
ifade edilemeyen, akla gelmeyen isimlendirmelerde şey kelimesi
kullanılmamaktadır. Kitap okumanın önemi içerisinde her ne kadar “şey”
kelimesine yer vermiş olsam da tek eksikliğimiz bu olmasa gerek. Temelde yatan
asıl sorun bizlerin kitap okumaktan uzak olmasıdır. Kitap okumayı sevmiyoruz.
Yalnız kitap mı; Dergilerimiz, gazetelerimiz ve diğer neşriyatlarımız ne kadar
okunuyor?
Kitaplardan
uzaklaştıkça hayal dünyamız daralıyor, düşünce yapımız küçülüyor ve haliyle
“muhakeme yeteneğimiz” köreliyor. Bedenimizin sağlığına dikkat ettiğimiz kadar
düşünce yapımızın sağlığına dikkat etmiyoruz. Gün be gün okumaktan uzaklaşıp
sanal dünyanın hazırcılığı içerisinde kaybolmayı daha çok seviyoruz. Oysa
Muallim Cevdet Efendi öyle miydi?
Muallim
Cevdet, kitaplarına aşık bir adamdı. Kitaplarına zarar gelir düşüncesiyle
hayatı boyunca hiç evlenmemiş, soğuk buz gibi evinde dahi yatarken üzerine
battaniye dahi almazdı. Çünkü battaniyesi yoktu, çünkü battaniye alacak parayı
kitaba vermiş kitap almıştı. Ve bu hep böyle devam etti. Nihayet üşütüp verem
oldu ve 52 yaşında vefat etti. Ömrü boyunca aşık olduğu kitaplarla yaşadı. Türk
arşivciliğinin de babası sayılan Muallim Cevdet en değerli eserlerin en muhkem
koruyucusu oldu.
Bir
yanda Muallim Cevdet’in kitap hassasiyeti diğer yanda “koca mezara, kitaplar
mezata” anlayışı içerisinde bir çelişkiye düşmüşlüğümüz de var. Kadınlarımızın birçoğunun kitapları değil de
kitaplıkları sevmediğini biliyoruz. Onlarla hemhal olan kocalarından mustarip
oldukları da aşikâr. Hatta bir hanıma sormuşlar; Evliliğin nasıl gidiyor mutlu
musun? Yeni evlenen hanım cevap vermiş; Ben efendiyle evlendim sanıyordum ama o
çoktan beri kitaplarıyla evliymiş
Okumak
belki de böyle bir sevdadır.
Geldik
gelmeye bir de müderris Vanlı Mehmet Efendi’nin evine gidelim;
Mehmet Efendi “Kitab-ı
Lügat-ı Vankulu” isimli eseri Osmanlıcadan Türkçeye çeviren önemli bir
müderristir. Bu sözlüğü çevirebilmek için gecesini gündüzüne katar ve haliyle
biraz olsun evini ihmale dahi başlar. Bu duruma kızan karısı sorar;
-Efendi yine nereye
gidiyorsun?
-Hanım biliyorsun,
Vankulu’yla meşgul oluyorum
Kadın hemen lafı
yapıştırır;
-Ne olur, biraz da ben
kulunla meşgul olsan.
Kimimiz
için bir sevda olan okuma aşkının kimimiz için zulüm gibi görüldüğünü zaten
biliyoruz yahut yaşıyoruz. Oysa kitaplar bize sadece okumayı vermez, güzel
konuşmamızı, güzel düşünmemizi ve dahası iyi bir muhakeme gücü de verir.
Okumayan insanlar her zaman “şey”li ve başkalarının sözleriyle yaşamaya
mahkûmdur. Çünkü onun, o kişinin, düşünmek gibi bir ihtiyacı yoktur. Başkaları
onun yerine onun için düşünüyordur. O araştırmayı okuyup gerçekleri
belgeleriyle öğrenmeyi değil, ona verilen yalanları doğrudan kabul eder. O
yalanların gerçekliliği ortaya çıktığında yine itimadını ve tarafgirliğini
elden bırakmaz. Çünkü o kişi için önemli olan “Birilerinin ona yüklediği
anlamdır”
Bizi
hayvanlardan ayıran en önemli iki özellik düşünmenizi rica ediyorum; Durun!
Düşünmek diye düşünmeyin, onlar da düşünüyor, konuşuyor, seviyor, özlüyor,
üzülüp mutlu oluyor. Fakat hayvanlarla insanı birbirinden ayıran iki önemli
unsur; ateş yakabilmek ve okuyabilmektir. Keza Allah kuranı kerimde ilk ayet
olarak “oku” demiş ise ardından da “kalem” suresini indirmiştir. Bizi biz
yapan, insan yapan asıl unsur işte budur.
Biz
ikra ettikçe ikrar edeceğiz. Her şey bir “şey”le başlar.
0 Yorumlar
BU KONU HAKKINDA FİKİRLERİNİ YAZMAK İSTER MİSİN?