Ferdi Tayfur’un seslendirdiği “Bari Sen” isimli güzel
bir eser vardı. Klibine o dönemler çok gülmüş olsam da şarkıyı hep hüzünle
dinlemişimdir. “Bir zamanlar annem vardı yanımda, babam da. Şimdi onlar çok uzaklarda. Dönüşü olmayan yollarda. Gittiler, beni
terk ettiler. Bari Sen olma onlardan yana, bari sen kal yanımda…” Geri dön
zaman diyorum ya; dönmüyor işte… Belki de bu şarkı da kanıtıdır.
O zamanlar (1994)
bir arabesk furyasıdır almış başını gidiyor ve taverna müzikleri ile
yarışıyordu. Bir tarafta Ferdi Tayfur, Hakkı Bulut, Seyfi Doğanay diğer yanda Cengiz
Kurtoğlu, Ümit Besen, Arif Susam… Kemerinin üzerinde volkmeni olanı mı
dersiniz, yanında radyo ile dolaşanı mı? Yavaş yavaş pop müziğinde de
ilerlemeler başlıyordu. Soner Arıca, Haluk Levent, Tarkan, Bendeniz ve daha
kimleri dersiniz…
Sokaklarda oyunlar oynayıp, evlerde bu şarkıları
dinlerdik. Koro halinde Mahmut Tuncer’in “Bakkal amca” şarkısını söyler, Rahmetli
Osman Yağmurdereli’nin “Bir bir birilerine, bakar bakar dururum ”şarkısını
mırıldanırdık.
Şarkılar, çizgi filimler bile buna rağmen sokak
hayatımıza engel olamıyorlardı. Belki delikanlılık çağlarının asi çocuğu veya
deli kızı karakterleri artsa da sokaklar bizimdi. Sokaklarda oyun oynadığımız
zamanlar “Oyunum kilit” diyerek kilidi olmayan kapılardan kimin kapısı olursa
olsun istediğimiz gibi girip suyumuzu içebiliyorduk. Dışarıya çıktığımızda
oyuna devam ediyorduk. Oyunlar, televizyondan ve içindekilerden daha
sürükleyici ve macera doluydu. Birdirbir, Yedikule, çellik, saklambaç,
tahtalardan yaptığımız kılıçlar, silahçılık ve en önemlisi gazoz kapaklarından ve
şeker kapçıklarından! ütmece… Çamurlardan yaptığımız arabalar, fayanslardan
yaptığımız saatler ve daha neler neler...
Hayat dolu dolu ve boş zaman yoktu. Boşa giden
zaman da yoktu. Susam Sokağı’ndaki Kırpık, Minik Kuş, Kurabiye canavarı, Edi
ile Büdü de evimizin içindeki arkadaşlarımızdı.
Hangi zamanın çocuğunun anılarıydı ve hangi
anılarda böyle acımasız bir tutsaklık vardı bilmiyorum. Bizim anılarımız özgürce değil miydi? Bizim derken yanlış anlaşılmasın; Bir 70’ler,
80’ler,90’lar kuşağı gibi değil, Ceddinden nesline, Altay’lardan Bozkır’a,
Osmanlı’dan Anadolu’ya… Bahsettiğim, o yandan bu yana. At sırtından cenk
meydanlarına ve nihayetinde sokaklardan ormanlara hep mavi kubbenin altında
olan anılar.
Şimdi düşünüyorum da; Birdirbir oynamayan,
Yedikule oyununu bilmeyen, deveme çevirmeyen çocukların “Mavi Balina”lara yem
olması kaçınılmaz olacak. Körebe ile arkadaşını bulmaya çalışmayanlar yana yana
pokeman arayacaklar.
Şimdi diyorum ki; Geri dön zaman desem hiçbir şey
değilse bile “susam sokağı” döner mi ve
o unutulmaz şarkısı duyulur mu kulaklarda?
“gün
güneşli, insanlar neşeli
sen de gel oyna susam sokağı'nda...
dostluk ve sevgi sarıyor her yeri
gel katıl bize, verelim el ele.
sev dünyayı, açılır her kapı
işte susam sokağı...”
0 Yorumlar
BU KONU HAKKINDA FİKİRLERİNİ YAZMAK İSTER MİSİN?