BİR DAMLA SUDA HALKALAR - YAŞAR ÖZMEN

 


Kitap Yorum: Filiz Kalkışım Çolak


Bir kurguyla başlayacak yalnızlık, dizlerdeki sessizlikten çoğalarak, ruhunuza akarcasına. Bir ürperti, üşümedir derken, sıtmaya yakalanacaksınız;’’ Bir Damla Suda ki Halkalarda!’’.

 

Ateşiniz yükselecek, olduğunuz yerde daha da dibe çökeceksiniz. Tam gidiyorum derken, güneş ışınlarının sızıntısında bulduğunuz yüreğinizin gözesine doluşacak tekrar mavi mercan çığlıkların kanatlarıyla göğe yükselircesine, yüzeye çıkacaksınız.
Şiirin felsefesinde durakladıkça, hep düşünen o adamı anımsayacaksınız. İçinizde o adamı bürünmüş, düşünen sizi izleyeceksiniz. Kalabalıklar içerisinde gülüşmelerin tam ortasında gülümserken seveceksiniz kendinizi. Kalabalığa inat etrafınızdaki kahkahalardan konuşmalardan alacaksınız kendinizi masmavi bir kuşun kanatlarından masmavi bir adanın koynuna bırakacaksınız. Yanılan yanılmışlığıyla gülüşe dururken, siz sevdanın efil efil yolculuğunda; şafak pembesi şakayıkların kanatlarından damlayan yakamozlara tutulmuş, aşka sürükleneceksiniz; konçuy ırmakların şeffaflığıyla.

 

Şiir tamda burada başlıyor. Sizi duymayan kalabalığın gürültüsünde en çok kendinizi duyacaksınız, kendi yalnızlığınızda dinlendire dinlendire sevdiğiniz kendinizi tekrar tekrar şiire doğurduğunuz sevdiğinizi! Sarı saçlarından seğiren güneşlere yatacaksınız boylu boyunca. Sırttan akacak derin denizlerin şerbeti. Güller terleyecek tomurcuklarınızda, içlenirken öylesi bir şelale serinliği okşayacak çimleri. Yari basacak, selinizde çiylenen çiçekleri baharların. Cemreler delinecek, yüreğinizin ta derinliğinde.


Sonra tutup suçluyu arayacaksınız; sizi terk eden, aslında hiç olmayan yalnızlığınızda ki suçluyu! Hangi şair sevdanın kollarından geçmedi ki, hangi şair, yarım kalmadı ki ya da bir fazla gelmedi ki aşka! Sahi yalnızken daha güçlü seviyor daha iyi sevişiyormuş şairler ya, ne zaman yüzünü bulsa delgilerinde aşkın karanlığa düşüyor insan. İncinmiş yüreği avuçlarında, en iyisi mi burada kalsın yoksa tam tadarsam çamura çakılacağım dercesine dönüp arkasını gitmedi mi şairler?

 

Hep şavkının içine yansıyan hamlığında yaşatıp, hayallerinde açtırmadı mı sevmelere kıyamayıp o çiyli tomurcuğunu. Hepsi susuyor sonra, yine derinlik derin gölgeler sığ sevdalar ardında ağlayan bir damla sudaki halkaya bakakalıyorsunuz. Masumiyetinize! Hangi gözyaşı masumiyetin özü değildi ki ruhun incisi değildi ki!

 

 Evet sevgili dostlarım, kitabın derinliğinde kaybolacaksınız, kaybolduğunuzu anladığınızda kendinizi bulacağınız, akıl oyunlarıyla dolu serüveninde dizelerin yeniden portrelerine takılı kalacaksınız. Düşünce sanatı başlayacak ki her şey şeffaf! Ve siz o şeffaflığın en saflığa ayrıştığı yerde renginizi arayacaksınız. Ve eser, tüm ihtişamıyla sizi ağırlayacak elif elif makamında. Hayat bir oyunluksa siz yine başrolü kapmış kendi yalnızlığınızla oynayacak, onunla sarmaş dolaş kaçamak buluşmaların sessizliğini dileyeceksiniz. Ah peri, ay perisi diye haykıracaksınız! Sonra kendinizce mırıldanacaksınız…


Duruşun alırdı benden beni, şavkından süzülüp denizi içmeye indiği zaman!...
Öpünce göğsünden, yağmur kokusundan damlayan o kuytu köşeye bırakırdı senliğimi. Işıyışına çalkalanırdı deniz, ne zaman yüzünü sevsem içimden. Sonra bir kuş gelirdi ay peri ah can peri, bir kuş; çırpınırdı kirpiğimin ucunda, korkardım; aman görecekler alacaklar diye o çırpınışı menevişlerimden gözlerimi usulca üzerine kapardım. İçime kaçardın, ah benim loş kelebeğim, küllerin gönül denizimde bebe mavisi bir ateşi üflerdi. Sonrası mı sonrası mavi bir ankanın sancılarından doğardın göbeğime, derinleştikçe derinleşen o sessizlikte büyür, hepten beni içine alırdın.
Siz fısıltılarında düşlerin daha da içinizdeki sizi severken yeniden yalnızlığa dalıyor şair! Zaten bu kadar sevilişi sevgilinin, size benzeyişindenmiş ya; ruhların erkek ya da dişisi ondan yokmuş, derin felsefesinde sonsuzluğa kapılıp gittiğiniz hayatın. Haydi biraz daha düşüne durun, ruhunuzu okşayan o fısıltıların esintisinde savrulurken, biz sokak naralarının kol gezdiği o durağa gidelim.


Şehir kızları her biri, biri birine benzeyen kızlar; küstah rujundan şaşmış sokak arasındaki, yırtık çorabın pençesindeki bir zamanların masum kızları. Öylece bakacaksınız başrolünü almakta tereddüt ettiğiniz perdeye; aşksızlığı dinleyeceksiniz! Mor menekşeler geçecek demet demet zamandan; tak tak topuk sesleri ve siz daha da sessizliği bürüneceksiniz, kim bilir safran moru bir sızı inlerken bakışlarınızın ardında! Nerelere savrulmuş iki büklüm yalnızlığınızı seyredeceksiniz.
Nihalinde gönlün cennet kuşlarının konçertosu başlayacak. Sivas’ın Yollarını duyacaksınız en çığırtkan sesin acısında. Yangınlardan yükselen ağıtlarda eriyip kül denizine döneceksiniz. Kemal Yerine kadar gideceksiniz, masmavi gözlerinden ateşler yağan o sonsuz deniz; bürünüp siluetine yeniden kükreyecek; sağ kolunda omuz omuza yürek yüreğe sizinle düşman üzerine! Ah Kemal Paşa sen çok yaşa, sen askerinle; sağın da solunda omuz omuza yürek yüreğe vuruşan askerinle, çok yaşa diye haykıracaksınız! Aşk bu ya vatan aşkı, filiz filiz fışkıracak göğsünüzden
Tomurcuğa duracaksınız, sonra yalnızlığınızda bulduğunuz sevgiliye uzanacak hayalleriniz.

 

 Ah cıvıltılı şekerlerinden kesileceksiniz, halkalar büyüyecek, siz o büyüyen halkalara binip en uç coğrafyaların kıyısına açılacaksınız, aşkı bulma ümidiyle. Bir göçmen kızının beyaz yüzünde belki de, bir Türkmen kızının kara gözlerinde aşkı nakşedeceksiniz. Yüreğiniz sızlayacak, içinizdeki o ürkek kanat sesleri çekilip kınından, can vereceğini bilen kelebeklerce güneşe doğru uçarak kavrulurcasına yanacak. Diri diri ateşler içerisinde köklerinize kadar duyacaksınız bu acıyı. Ancak aştan gelen bu acıya hep boynunuz bükük bakacaksınız. Kimse duymayacak siz öylesi haykırırken yanınızda ki gürültünün sessizliği daha da derinleşecek, siz ciğerlerinize dolan denizlerin acısıyla üstelik göğe fışkıracaksınız. Nefesinizden silkinecek yağmurlar. Aç kurtlar üşüşecek sağanaklarınıza. Şifa isteyecekler bal canınızdan. Acı bu ya sonrası; yine ateş, yine köz, yine alev! Tek damla suya hasret haykırırken o acıyla gözlerinizin azizliğine uğrayan kurumuş çöle dönen pınarlarınız yeşerecek bi gayretle. Tek bir damlayla serpilecek ateşinize, can buldukça siz o figanda, köz köz söneceksiniz teninize. Ateş ve su ! Ah hangisi daha az acıtır ki insanı! Üstelik ateşe düşen bir damlacığın hazin sonu öylesi sağır ederken ruhunuzu. Ah o ses …Denizlere uyanacaksınız, derin denizlere sonra. Aşkı bulduğunuzu sandıkça kendi yalnızlığınıza dalacaksınız. Olurda dipte kendi gözesini bulursam yüreğimin, diye daha diplere daha diplere …

 

Ayrıştıkça renkler köreleceksiniz, saydam bir düzlemde serap göreceksiniz. Postmodern bir demokrasinin manifestosunu okurken kendinize, masmavi bir yolculuğun krallığına soyunacaksınız. Monarşileri yıkacaksınız diktatörlüklerini zalimlerin, vahşetin canına okuyacaksınız huzur getireceksiniz bereket insanlığa. Bebeler yeşerecek boy boy oğullar kızlar uçurtma sevincine çocukluğunuzun.

 

 Buğday başaklarını toplayacak, sofralara aş ekeceksiniz. İpek şalında yine içi görünen bir dilberi seveceksiniz ya kahretsin bozulacak krallık, yine bir girdabın dönülmez ufkunda bulacaksınız akşamı. Sabah doğmadan henüz beyaz yeleli taylara tutunup düzene estireceksiniz; bu defa halkaların her birinde huzuru aşkı sevdayı insanca yaşamayı sulayacaksınız. Umut ekmek, ekmeğidir şairin, yine şiir olup gönüllere döküleceksiniz. Sarhoşluk bu ya akş sarhoşluğu, her şey tastamam iken yine kendi yalnızlığınızda bulduğunuz sevdiğinizi seveceksiniz. O köylü güzeli ellerinde üzüm bağları bir testi şarap ile gelecek dermana. Dök; içelim içelim güzelleşelim, neşelim, derken saçları sarı bir körfez sabahında, o zalimin koynunda sızmış uyanacaksınız şafağa. Keşke hiç ayılmasaydım ey peri diye sitem edeceksiniz, az önce göğsünden öptüğünüz gamzesinde delindiğiniz geceye. Ve bir damla sudan halkada sırt üstü meçhule doğru giderken sızısı ten sarmalının, bir lokma daha olsaydı diyeceksiniz, lakin sizde bıraktığı tadın sızıyla bu şiirden hiç çıkamayacaksınız. Hep sizi ektiği bir halkada baharları sayıklayacaksınız.
Sanıldığında daha büyük emekle, işçilikle, ustaca, bir mücevher gibi işlenmiş kitabınızı okumanın mutluluğuyla nicelerine sevgili Yaşar hocam...


Yazar             :Yaşar Özmen

Kitap Adı      : Bir Damla Suda Halkalar


Yorum Gönder

1 Yorumlar

BU KONU HAKKINDA FİKİRLERİNİ YAZMAK İSTER MİSİN?

Close Menu