KUŞLARIN DİLİ - MAŞİDE DİNÇER

 


Kuşların hayatımızın birer parçası olmasıyla birlikte aynı zamanda bizden ayrı ürkek bir dünyaları vardır. Serçeler en sevdiğim kuşlardır. Öyle ürkekler ki bazen evimin penceresine kondukları zaman perdenin ardından bakıyorum onlara. Hisleri kuvvetli olsa gerek, fark ederek hemen kaçıyorlar. "Keşke dilimi bilse de anlaşabilsek, ona zararımın dokunmayacağını anlatabilsem" diye hayıflanırım kendi kendime. Kuşların ve diğer hayvanların dilinden anlamak  Süleyman'a bahşedilmiştir elbette. Ben Süleyman değilim. 

 

Sanıyorum en çok özgürlüklerine hayranım. Gökyüzünde kanatlarını süzerek uçmalarını saatlerce seyre dalarak, gıpta ile bakarım. Sevdiğim ezgilerden biri dolanır dilime; "Kuşlar sizin kadar hür olmaktı hayalim."

 

Kanatlarımı açarak süzülüyorum işte, sonsuz göklerde. Etrafımda neşeyle uçan kuşlar korkmuyorlar benden! Yeryüzünün bütün renklerini görüyorum. Masmavi denizler, yemyeşil ormanlar ve dağlar bir tül gibi üzerlerini kaplamış karlar. 

 

Kuşlar benim onları çok sevdiğimi hissediyorlar gibi taşındığım evlerde beni hiç yalnız bırakmadılar. Balkon tarafındaki penceremde  bir anne kumru, çalı çırpı getirdi yuvasını yaptı. Şimdi şefkatle yumurtalarını bekliyor. Arada ses veriyor o meşhur ötüşüyle  “Yusuf'u tutun!”  Sahi Yusuf'u kim tutsun? Kardeşleri değil miydi? Yusuf'u karanlık kuyuya atan? Balkona oturup onu seyrediyorum. Öyle güzel gözleri var ki,  kusursuz yaratılmış. Boynunu uzatarak etrafı süzüyor, hayranlığımı gizleyemiyorum. Derler ki kumruların yuva yaptığı evlerde eşler arasında huzur olur, o eve kem gözlerin nazarı değmezmiş.

 

Çocukken evimiz zeytin  ağaçlarının olduğu yerdeydi. O kadar çok serçe vardı ki hepsi birden yere konar, sonra telaşla uçarlardı. Onları uzaktan takip edebilirdim ancak. Yanlarına yaklaşabilmem ne mümkündü. Kim bilir tüyleri ne kadar yumuşaktı belki de pamuk gibiydi. Avucumun ortasında minicik atan kalplerini duyumsardım. 

 

Berber bayram amca vardı. Dükkânında iki tane kanarya besliyordu. Her gün uğrar saatlerce oturur kanaryaları severdim. Bayram amca takılırdı bana;

 

-Kızım sen kuşları ne çok seviyorsun. Sokakta serçelerin peşinde koşuyorsun. Dükkânda kanaryaları seviyor hiç bıkmıyorsun. 

Boynumu bükerek;

-Ama Bayram amca yakalayamıyorum ki. Sevmeme izin vermiyorlar... 

 

Böylece aradan yıllar geçmiş kuşlara olan sevgim hiç bitmemişti. 

 

Bundan üç yıl kadar önceydi. Bir bayram arifesi akşamında eşimle çarşıda dolaşırken muhabbet kuşu satılan bir yere rastlamıştık. Hemen yanlarına giderek kafeste bıcır bıcır seslerini, renklerini sevdim, konuştum onlarla. Sonunda bir tanesini almaya karar verdik. Avuçlarımın içine alarak getirdim eve. Hayal ettiğim gibi yumuşacık tüylerini seviyordum, minicik kalbi hızla atıyordu avuçlarımın içinde. Yavaşça fısıldadım kulağına “Korkma kuşum! Benden sana zarar gelmez. Seni ne çok sevdiğimi anlayacaksın.”

 

O gece çocuklar gibi şendim... 

 

Yorum Gönder

0 Yorumlar

Close Menu