MARTI
Martı, Anton Çehov’un
tiyatro oyunundan yazılmış bir eserdir. 1895 yılında yazılan ve dört büyük
tiyatro eserinin ilkidir. Tiyatro oyunu olarak okuduğum ve okuduğum kelimeleri
sahneleştirerek yaşadığım güzel bir eser. Martı, 4 sahneden oluşmaktadır. 2 ve
3. Sahneler arasında 2 yıl zaman değişimi vardır. Çehov’un 1903 yılında yazmış
olduğu Vişne Bahçesi’ni de okumuş ama Martı kadar etkilenmemiştim.
Yazımın anlatım kısmını tiyatro
oyununun özet halinde anlatımını çok beğendiğim ekşi sözlük’ten Mortifera’ya
bırakıyorum.
***
Birinci
perde, gün batımında, Sorin’in çiftliğine, Treplev’in oyununa gitmekte olan Medvedenko
ve Masha’nın konuşmalarıyla başlar. Medvedenko, mutlu bir hayat için paranın
şart olduğundan ve kendi içinde bulunduğu maddi imkânsızlıklardan bahseder. Sonradan
Treplev’e karşılıksız bir aşk beslediğini öğreneceğimiz Masha ise, maddiyatın
hayatta fazla yer tutmadığını söyleyerek cevap verir. Söylemlerinde şaşılacak
ölçüde dürüst olduğu fark edilebilecek olan Medvedenko’nun aynı zamanda Masha’ya
umutsuzca sevdiğini de görürüz.
Bir sonraki konuşma, genç bir tiyatro yazarı olan Treplev ve dayısı Sorin arasında
geçer. Sorin hayata olan bağlılığını yitirdiğinden, adeta sadece yaşamış olmak
için yaşadığından bahseder. Treplev’in problemlerinin başında ise bir türlü
annesi Arkadina’nın onayını alamaması gelmektedir. Ünlü bir aktris olan Arkadina’nın,
daha klasik oyunları tercih ettiği için Treplev’in sembolist üslubu beğenmemesi
oğlunu umutsuzluğa sürüklemektedir. Bununla beraber Treplev’in, Nina adındaki
genç bir aktrise aşık olduğunu öğrenir, oyun yazma sebeplerinden birinin de Nina’yı
etkilemek olduğunu hissederiz.
Ailesi tarafından baskı altında tutulan ve Treplev’in oyununda başrolü
oynayacak olan Nina, oyuna nihayet yetişir. İzleyiciler arasında ünlü bir
tiyatro yazarı ve Arkadina’nın sevgilisi olan Trigorin de vardır. Oyun
başlamadan önce doktor Dorn’u ve Paulina’yı da tanırız.
Oyun Nina’nın bir fikir fırtınasını andıran monoloğuyla başlar. Dönemi için
deneysel olarak görülebilecek olan eserinin annesi tarafından tiye alındığını
fark eden Treplev, oyununu yarıda keser ve ortamı terk eder. Arkadina, oğlunun
gururunu incittiğini sonradan fark etse de, tiyatroda bu tip bir modern üslubu
hor gördüğünü de belirtmekten kaçınmaz. Treplev sahneye geri döndüğünde
izleyicilerden sadece Dorn’un kaldığını fark eder, Dorn oyunu beğendiğini ama Treplev’in
üslubunu oturtması gerektiğinden bahseder.
İlk perdede Çehov bize farklı karakterlerinin hayatlarını ve problemlerini
karşılaştırma imkanı sunuyor. Örneğin garip bir dürüstlükle ne aşkını, ne de
fakirliğini gizleyen Medvedenko için hayat mücadelesi ilk sıradayken, Treplev için
takıntılı bir şekilde sevdiği ve hayran olduğu annesine kendini kanıtlama ve
yazarlık daha çok önem arz etmektedir. Doktor Dorn ise, Vanya dayı’daki Astrov gibi
sağduyunun sesidir.
İkinci perde Dorn, Masha ve Arkadina’nın Mauppassant’ın bir eserini
okumalarıyla başlar. Arkadina Dorn’dan Masha’yla kendi dış görünüşlerini
kıyaslamasını istemek için okumayı keser. Dorn’un, Arkadina’nın daha genç ve
dinç gözüktüğünü söylemesiyle o adeta dünyanın geri kalanını unutmuşçasına
kendinden bahsetmeye başlar. Ne kadar sağlıklı, güzel ve aktif olduğunu
anlatırken Masha’yı yer yer pasifliğinden ve tembelliğinden ötürü eleştirmekten
de geri kalmaz; hâlbuki kendisinin de pek bir şey yaptığı yoktur. Okumakta
oldukları kitap, Arkadina’yla Trigorin arasındaki ilişkiyle oldukça paralel
gitse de, o bunu kabullenmekten kaçar.
Sahne, Sorin ve Nina’nın gelmesiyle hareketlenir. Ailesinin üç günlüğüne şehir
dışına çıktığı için rahatlamış olduğunu öğrendiğimiz Nina’nın tavırlarından, Treplev’in
oyunlarına pek ilgi duymadığını görürüz. Konuşmaların ilerlemesiyle hayatını
istediği gibi yaşayamadığını anladığımız Sorin’in sağlık durumunun da giderek
kötüye gittiğini fark ederiz.
Shamrayev’e evli olsa da Dorn’u sevmekte olan Paulina’nın, Nina’nın verdiği
çiçekleri Dorn’dan alıp yok etmesinden onu kıskandığını anlarız. Herkesin
sahneyi terk etmesiyle yalnız kalan Nina, gözünde devleştirdiği Arkadina ve Trigorin’in
normal insanlardan pek farklarının olmamalarına ne kadar şaşırdığını yaptığı
monologda bize anlatır.
Sahneye Treplev vurduğu martıyı tutarak girer. Nina’ya olan aşkını açık açık
itiraf etse de cevap bulamadığı açıktır. Nina’nın kendisine duyduğu geçici
ilgiyi yitirmesinin sebebini oyununun tam bir fiyasko olmasına bağlamakla
beraber, kadınların sadece başarılı erkekleri beğendiğini de söyler. Kendinin
ise bir gün vurduğu martıya benzeyeceğini anlatır.
Bu konuşmanın sonrasında, Nina’nın sahneye girmiş olan Trigorin’e duyduğu
hayranlığı gizleyememesinin etkisiyle Treplev çıkar. Trigorin’in de Nina’nın güzelliğinden
epeyce etkilendiğini görürüz. Perde Arkadina’nın çiftlikte kalmaya karar
verdiğini söylemesiyle biter.
Bu perdede ilk olarak Çehov bize Arkadina’nın karakterini derinlemesine inceleme
fırsatı sunuyor. Ünlü bir aktris olsa da, Trigorin ve Treplev’in aksine sanatı
bir amaç olarak değil bir araç olarak gördüğünü, kendini dünya etrafında
dönüyormuşçasına devleştirdiğini anlarız.
Bununla beraber Çehov, değişik sınıflara ait olmanın insan arzuları üstünde ne
kadar büyük etkisinin olduğunu da bize yine bu perdede gösterir. Örneğin masha,
Medvedenko ve Paulina gibi karakterler için para ve mutlu bir ilişki ön
sıradayken, Treplev ve sorin entellektüel derinliği olan tatminler
peşindedirler.
Üçüncü perde ise Masha’nın Trigorin’e Medvedekno ile evlenmeyi planladığını
anlatmasıyla başlar. Bu elbette onun tercih edeceği bir şey değildir, lakin Treplev’i
unutmak için başka ümidi de yoktur. Trigorin’in anlattıklarından ise, Treplev’in
yakın bir zaman önce bir intihar girişiminde bulunduğunu, lakin yaralanarak
kurtulduğunu, bunun sonrasında da Trigorin’i düelloya davet ettiğini öğreniriz.
Arkadina ise tüm bu gelişmelerin neticesinde, Trigorin’le beraber şehre geri
dönmeye karar vermiştir.
Sahneye Nina girer. Trigorin’e duyduğu ilgi, konuşmaları esnasında
söyledikleriyle beraber ona bir madalyon hediye etmesinden de anlaşılır. Trigorin
ise, yaşça genç ve güzel bir kadının kendisine duyduğu hayranlıktan son derece
mutludur. arkadina da bunu fark eder, bir yolunu bulup konuşmalarını böler.
Sorin sıkıntılı geçen yaşamından kaçmak için kardeşiyle beraber Moskova’ya gitmek
istemektedir. Ama Arkadina, onun köyde kalıp Treplev’e göz kulak olmasını
ister. Sorin ise Treplev’in ruh halinin aslında Arkadina’nın ilgisizliğinden
kaynaklandığını, oğluna bir miktar borç vererek onun gönlünü alabileceğini
anlatır. Arkadina ilk başta hiç parası olmadığını iddia etse de, aslında
birikmişi olduğunu sonradan itiraf eder.
Sorin’in birden kötüleşmesi üzerine Arkadina’nın attığı çığlığı duyup Medvedenko
ve Treplev gelir. Treplev ilk önce annesini yatıştırıp, sonra da ondan intihar
girişiminden ötürü aldığı yaranın bandajını değiştirmesini rica eder.
Her ne kadar birbirlerine çok düşkün olduklarını anlasak da, konuşmalarının bir
noktasında Treplev ile arkadina tartışmaya başlarlar. Birbirlerinin hem sanat
anlayışları, hem de karakterleri hakkında ağır eleştirilerde bulunurlar. Annesinin
hiçbir konuda saygısını kazanamadığını düşünen Treplev, konuşmanın sonucunda
ağlar, fakat annesine sebep olarak Nina’ya duyduğu karşılıksız aşkı gösterir.
Trigorin’in ise Nina’ya duyduğu ilgi artmıştır, Arkadina’ya köyde kalmak
istediğini söyler. Arkadina durumun farkında olduğunu anlatır, bunun sonucunda
trigorin ondan Nina’yla beraber olmasına izin vermesini rica eder. Arkadina ise
Trigorin’in ayaklarına kapanıp yalvararak onu gitmeye ikna eder. Lakin Nina da Trigorin’i
bırakmaya hiç niyetli değildir; o da arkalarından Moskova’ya gelecektir.
Üçüncü perdede ilk olarak her ne kadar farklı karakterler olarak gözükseler de,
aslında Masha ile Sorin’in benzediklerini fark ederiz. Zira ikisi de hayatta
belli idealleri olmayan, yaşamlarının kontrolünü ellerinde tutmayan
insanlardır. Bununla beraber Treplev ile Arkadina arasında normal bir anne oğul
ilişkisinden öte bir çekişme olduğu da görülür. Ayrıca üçünce perdede Trigorin’in
rolü oldukça artmıştır; hem Nina’yı peşinden sürükleyip tüm hayatını
değiştirecek, hem de Arkadina üstündeki etkisini sürdürecektir.
Dördüncü ve son perde, üçüncü perdenin sonundan iki yıl sonra başlar. Bu süre
içinde Treplev’in yıldızı parlamış, bir yazar olarak ün kazanmıştır. Masha ile Medvedenko
ise evlenmişlerdir, lakin masha’nın tavırlarından ne kocasını ne de ailesini
önemsediğini anlarız. Sorin’in sağlığı ise oldukça kötüleşmiştir, bu nedenden
ötürü kız kardeşi ve Trigorin onu ziyarete gelmektedirler. Dorn ile Treplev’in konuşmalarından
da, Trigorin’le yaşadığı yasak bir ilişki sonucu nina’nın hamile kaldığını ama
çocuğunu kaybettiğini ve Trigorin’in onu Arkadina’ya geri dönmek için
terkettiğini öğreniriz. nina bir aktris olarak ün kazanmış olsa da,
yaşadıklarından dolayı artık başarısını yitirmiştir ve eski hayatından
insanları görmeyi reddetmektedir.
Eve varmış olan Trigorin ve Arkadina’nın konuşmalarından treplev’in yazdıklarını
hala onaylamadıklarını anlarız. Ayrıca Shamrayev’in, Treplev’in iki yıl önce vurduğu
ve kendini benzettiği martının içini doldurmuş olduğunu da öğreniriz.
Treplev’in odasında yalnız kaldığında söylediklerinden yazdıklarını beğenmediğini
ve hayatından genel olarak hoşnut olmadığını anlarız. Tarzı Trigorin’e benzemiştir,
klişelerle doludur ve kendini yinelemektedir. Tam bu esnada Nina gizlice onu
görmeye gelir. Eski günleri anarlar ve birbirlerine ulaşmaya çalıştıklarını
itiraf ederler. Treplev Nina’ya olan aşkından ve gitmesiyle yaşadığı yıkımdan
bahseder. nina ise yaşadıklarından sonra hayatının ne kadar boşlaştığını, bu
nedenle de yeteneğini dahi yitirdiğini anlatır. Gitmeden önce Trigorin’i hala
sevdiğini de itiraf eder.
Herkes yemeğe inmiştir. Tam Shamrayev’in Trigorin’e doldurulmuş martıyı verdiği
esnada tek el silah sesi duyulur. Doktor Dorn, Arkadina’yı yatıştırmaya
çalışır, lakin sonradan öğreneceğimiz üzere Treplev intihar etmiş ve bu sefer
başarmıştır.
Dördüncü perdede oyundaki ilişkilerden hiçbirinin istenildiği şekilde
ilerlemediğini öğreniriz. Ne Nina Trigorin’le mutlu bir ilişkiye sahip
olabilmiştir, ne de Treplev Nina’yla. Masha ve Medrenekov’un da evliliği mutlu
gitmemektedir.
Nina yaşadıklarından ötürü epey tecrübe kazanmış, adeta bambaşka biri olmuştur.
Treplev ise kazandığı bunca başarıya ve hayalini gerçekleştirmeye yakınlaştığı
halde mutsuzdur. Kendisi gerçekten de iki sene önce vurduğu martıya
benzemiştir; arzulanmayan başarılar onun da hayatını doldursa da, neticede içi
o ölü martınınki gibi bomboştur. Ne annesinin takdirini, ne de Nina’yı kazanabilmiştir
ve sonuç olarak da kendi hayatını sonlandırmayı seçmiştir.
Çehov’un martı’sı sadece on karakter kullanarak geniş bir yelpazeye dağılmış
insan doğasını bence çok büyük bir ölçüde açıklıyor. Bunu yaparken kullanılan
üslup kişinin kendini karakterlerle özdeşleştirmesine fırsat tanıdığı gibi,
eseri evrensel ve ölümsüz de kılıyor.
YAZARI : ANTON ÇEHOV
ÇEVİRİ : VOLKAN ÜNAL
YAYINEVİ : EZR YAYINCILIK /2018/125 SAYFA
0 Yorumlar
BU KONU HAKKINDA FİKİRLERİNİ YAZMAK İSTER MİSİN?