Mektup Parçaları
Ahmet Midhat Efendi ile beraber hayal alemi
içerisinde eskiden konak yavrusu denilen ama o zamanların son dönemlerinde
sadece konak olarak adlandırılan genişçe bir haneye misafir oluyoruz. Hane
içerisinde odaları tek tek inceleyip gezdikten sonra Sâniha Hanım'ın çalışma
odasına giriyoruz. Sâniha Hanım masa başında ve karşısında bir resim ile yazı
yazıyor. Resim Şık Tosun'a ait. Tosun, Sâniha Hanım'ın kocası olan Rasih
Efendi'nin çok samimi yakın bir arkadaşıdır. İçeriden gelen "anne"
sesiyle Sâniha Hanım hiddetle yazdığı kağıtları yırtıp atıyor. Karşısındaki
resmi de yine hiddetle şöminede yanan ateşe atıp hızlıca odadan çıkıyor.
Bunları yazarla birlikte
bir köşeden izliyor ve öyle görüyoruz. Daha sonra içeriye Rasih Efendi geliyor
ve yerdeki kağıtları görüp alıyor. Bu kağıtlar yırtık mektuplardan oluşuyor.
Tam o esnada odaya hizmetci kız Peyker geliyor. Rasih Efendi,Peyker'e "Bu
kağıtları sen bulmuş ve odayı temizlemiş daha sonra ateşe atmış gibi
davranacaksin" diye söylüyor. Bunun karşılığında Peyker'e
reddedemeyecegi hediyeler vaat ediyor ve mektuplarla birlikte odadan çıkıyor.
Kısa süre sonra odaya
giren Sâniha Hanım yerdeki kağıt parçalarını göremeyince tedirgin olmaya
başlıyor.Peyker de Rasih Efendi'nin dediği gibi "Her zamanki gibi içeriyi
temizleyip kağıtları da ateşe attım" diyerek cevap veriyor.
Turfanda-Turfa
Sâniha Hanım'ın babası
Dâniş Bey uzun yıllar çocuk sahibi olamamış olan çocukları da bir yaşına
gelmeden ölmeye başlamıştı. Nihayet son şansı olarak Sâniha Hanım doğmuş ve
ölmeden bir yaşına ulaşmayı başarmıştı. Bu sevincinin karşılığında babası Dâniş
Bey işte yukarıda bahsettiğimiz konağı yaptırmış ve hiçbir masraftan
kaçınmayarak büyük masraflarla en güzel konağı yaptırmıştı. Çocuğunun üzerine
çok titrediği için sağlığı için özel bir doktor tutmuştu. Bu doktor Fratenberg
isminde birisidir. Doktor Fratenberg evlenmemiş ve çocuğu olmayan birisidir.
Buna rağmen evdeki bu minik kızı öyle çok sevmiştir ki onunla bir baba gibi
ilgilenmiş neredeyse kucağında büyütmüştür. Ona çeşitli yabancı dilleri ve
birçok eğitimi de vermiştir. Dâniş Bey'in ölümünün ardından Doktor Fratenberg
bu aileye daha fazla emek vermiş ve Sâniha Hanım'ı kızı gibi koruyup
kollamıstır. İkinci bölümün sonunda Doktor Fratenberg'in de öldüğünü
öğreniyoruz. Ve anne kız sahipsiz ve çaresiz kalmıştır.
Sırr-ı İzdivâc
Sâniha Hanım ve annesi
Seniha Hanım yalnız kalmışlar ve servetlerini koruyabilmek için mücadele
etmişlerdir. Sâniha Hanım yaşı evlilik çağına geldiği için evlilik konusunda
annesiyle mütalaa etmeye başlamışlardır. Sâniha Hanım kim görücü gelse
beğenmiyor herkesi reddediyor... Nihayet bir tanıdıklarını ziyarete
gittiklerinde bir genç Sâniha Hanım'ı görüp vuruluyor ve âşık oluyor.
Tanıdıklarının da aracı olmasıyla birlikte kısa süre sonra evleniyorlar. İşte
bu genç kitabın başında bahsedilen Râsih'tir. İki buçuk yıl kadar evlilikleri
olabildiğince mutlu ve güzel geçmiş olsa da, evliliklerinden bir de çocukları
olmuş olsa da son zamanlarda Sâniha Hanım anlamsız şekilde huzursuz olmaya ve
iç sıkıntısı yaşamaya başlamıştı.
Âşık Âşıka; Karı Koca
Bu bölümün temel konusu
aşk ve âşık üzerine olup derinlemesine bir sentez bulunmaktadır. Zevç ile zevce
ve âşık ile maşuk arasındaki fark irdelenmiştir.
Konu arasında geçen güzel
bir kısmı eklemek istiyorum;
"Aşk bir nev'i
hastalık olacak, âşık da bir nev'i hasta! Aşk bir nev'i cünün olacak, âşık da
bir nev'i mecnun. Gözü maşukasından başkasını görmeyecek. Zihni ondan başka bir
şey düşünmeyecek. Kendisi için dünya ve mâfihâ maşukasından ibaret
kalacak."
Gelelim Râsih ve Sâniha
Hanım'a.... Yok hayır! Sâniha Hanım ve Tosun Bey'e desek daha doğru olacaktır.
Tosun Bey hovarda ve eğlence düşkünü birisidir. Râsih'in yakın arkadaşıdır. Bu
yüzden çok az olsa da Râsih'in evine gelip giden birisidir. Bu arada Tosun Bey
harika bir musiki; hem sazende hem hanende. Piyanoyu çok güzel çalan
birisidir. İşte bu vesile ile Sâniha Hanım ile aralarında başlayan bir
aşk hikayesi doğmuştur.
Bir kadın nasıl yanılır?
Sâniha Hanım, Tosun Bey
ile mektuplașıyor demiştik. Râsih ise bu mektupları bulmuş bur mukavva üzerinde
yapıştırmak suretiyle herşeyi anlamıştı. Ama bu onun üzülmesine değil
sevinmesine neden olmuştu. Ona göre; karısının soğuk tavırlarının ve doğrusu
hastalığının sebebi ortaya çıkmıştı. Ve yine ona göre hastalık belliyse tedavi
o yönde aranır olmuştu.
Venüs ve Minerva / muanaka
Evet Râsih karısının
Tosun'a olan gönül meylini öğrendikten sonra karısının ayıbını yüzüne vurmak
yerine onu bu beladan kurtarmak yolunu tercih etmiştir. Ne müthiş bir hikaye.
Ki günümüzde namus davası diye kaç kişi kimleri öldürüyorken şu kitabı okumuş
olsa acaba öldürür müydü yine de merak ediyorum.... Râsih ilk iş olarak karısı
ile Tosun arasındaki mektup getirip götüren Yusuf ağa'yı konaktan atıyor. Yusuf
Ağa Midilli'ye gönderiliyor ama Râsih yine de hak yemiyor ve Yusuf Ağa'ya
konakta aldığı maaşın beş katını vereceğini söylüyor. Arada mektup getiren
götüren kimse kalmayınca Râsih karısına karşı filozofi bilgiler anlatıyor.
Sâniha hanımın odasındaki venüs ve Minerva heykelleri hakkında bilgiler
veriyor. O dönemde de "resim olan odaya melek girmez" konusu olduğu
için bu konu hakkında da detaylı bilgiler veriyor.
Velhasıl, konunun son
kısımlarını kitabın okunması adına yazmıyorum ama Sâniha hanımın kocasına
"Râsih sana aşıkım" demesi ile evliliğini kurtaran bir adamın sabırla
ve mükemmel aşkını kurtarışına șahit olmak harika bir eser daha okudugumuzu
gösteriyor.
Kitap adı: Taaffüf
Yazarı: Ahmet Midhat Efendi
Yayınevi: TDK/2018/138 sayfa
0 Yorumlar
BU KONU HAKKINDA FİKİRLERİNİ YAZMAK İSTER MİSİN?