PADİŞAH
ANALARI
Padişah Anaları isimli kitap en kısa özeti ile “Orhan Bey’in evliliğinden Vahdettin’in
annesine kadarki padişahların annelerini konu almıştır. “ Ama biz en kısa hali ile değil çok ilginç
bilgi ve anekdotlarla bu kitabı ele alacağız. Öncelikle kitabın yazarı Ali
Kemal Meram’ı tanıyalım;
Ali Kemal Meram Türkçülük anlayışı içerisinde yetişmiş, Nihal Atsız hayranı birisidir.
Kitabının orijinal adı “Padişah Anaları ve 600 Yıl Bizi Yöneten Devşirmeler”dir.
Bu kitapla beraber 27 kitabı daha vardır. Ayrıca yazar, şair, gazeteci ve öğretmendir.
Padişah
Anaları ve 600 Yıl Bizi Yöneten Devşirmeler kitabı ilk olarak 70’li yıllarda
yayınlanmış ama o dönem pek ilgi görmemiştir. 90’lardan itibaren kitap en çok
satanlar listesine girmeyi başarmıştır.
Üstte
Ali Kemal Meram adı ile devam ettiğimin farkındayım. Zira Ali Kemal Meram adı
ne kadar çok biliniyorsa da Ahmet Naci bir o kadar bilinmiyor. Bu kitabın adını
daha öncede duymuştum. Aynı şekilde Nihal Atsız, Ziya Gökalp, Namık Kemal gibi
isimlerin çerçevesinden Ali Kemal Meram’a da aşinaydım. Ben de “Olur ya, aynı
isimde farklı konularda yazılmış bir kitap neden olmasın!” diye düşünerek bu
kitabı aldım. Aldım almasına ama Padişah Anaları ile Padişah Anaları ve 600 Yıl
Bizi Yöneten Devşirmeler isimli kitabın bire bir aynı olduğunu gördüm. Buna
istinaden yazarı araştırdım; böyle bir isim de yok, kişi de yok. Yayınevini
aradım; kitap içeriğinde yazan iki telefon numarası da kullanılmıyor…. Kitap
içerisinde kaynakçaya baktım o da yok… Velhasıl garip bir durumla
karşılaştığımı itiraf etmeliyim ve Nokta Kitap adıyla yayıncılık yapan
yayınevinden de konu hakkında bilgi talep edeceğim… Her neyse; ortak noktamız
aynı isimde farklı yazar isimleriyle çıkarılan fakat yazımından konusuna kadar
aynı olan bu kitabı karma yorumla Ali Kemal Meram üzerinden devam edelim.
Ali Kemal
Meram, aşırı Türkçülüğü ile göğsümü kabartan, Nihal Atsız’ın Deli Kurt’u gibi
cesur yorumlarıyla ve bunu da tarihin arka planına ışık tutarak aydınlattığı
gerçekleri gün yüzüne çıkarttığı bu kitapla tamamlayan önemli bir yazardır. İçerik, başlıktan da anlaşılacağı ve herkes
tarafından da bilindiği üzere Osmanlı’da Orhan Bey hariç bütün padişahların
annelerinin Türk olmamasıdır. Bütün padişahların karılarını devşirme
cariyelerden oluşması ile ve gözdelikten sultanlığa geçişindeki süre ile
Osmanlı’yı nasıl yönettiklerini apaçık anlatmıştır. Tabi bu anlatımda ben
mübalağ” diyorum; mübalağ sanatını kullanmayı da ihmal etmemiştir. Belki de
roman tarzında yazmak istemesinden kaynaklanmış da olabilir. Ki ciddi anlamda
abartılı ve hatta olabildiğince erotizmi barındırarak padişahların ağzının
suyunu görmemizi sağlamıştır.
Evet,
Osmanlı bir aile saltanat devletiydi… Bu gerçek çerçevesinde babadan oğula birçok
maceralar yaşanılan saray hayatını incelemiş olduk. Aslında bilmediğimiz yada
bize anlatılmayan onlarca karanlık yüzü gördüğümde aklıma “Osmanlı Vadisi”
gelmiştir. Şimdiki zaman olmadığı için “Burası” ifadesi yerine “Orası Osmanlı
Vadisi” demekten kendimi alıkoyamadım. Zaten bildiğimiz kardeş katlinden daha
derinlere indiğimizde karşımıza “Bir taht uğruna” öldürülen binlerce insan çıkmıştır.
Taht kavgaları, sultanlık yarışları, entrikalar, gece hayatı, içkiler ve daha
nice eğlencelerle Osmanlı padişahları yerden yere vurulmuştur. Ben tarihçi
değilim ve her söylenilene de inanacak da değilim. Kitap içeriğinde bahsedilen
bu konulara değindim. Ama bazı gerçekleri bilmek için de tarihçi olmaya gerek
yok. Özellikle yazarın üzerinde durduğu en önemli konulardan biri de; Türklerin
savaş meydanlarına sürülerek öldürülmelerini işlemiştir. Buna göre; din iman ve
vatan aşkı ile kandırılan Türkler savaşta en önde olanlardı. Savaşın öleni ölüp
kalanı kaldıktan ve sonuç alınmasına ramak kala ortaya Yeni Çeriler çıkıp
savaşı bitirmeleri ile kahraman oluyorlardı. Yeni Çeriler şımarık ve hatta yüz
yıllar boyunca devletin sırtından “Kazan Kaldırmak” tehdidi ile geçinmişler
birçok kez isyan çıkarmışlar ve birçok kez istediklerini elde etmeyi
başarmışlardır. Zavallı Türkler savaşta ilk ölenler ve resmi bir kaydı
olmadığından hep ezilen taraf olarak mücadele ederken Yeni Çeriler her gelen
padişahtan cülus almışlar ve alamadıklarında da yağmalarla ve cinayetlerle
padişahlara hep gözdağı vermişlerdir.
Yeni
Çeriler de bilindiği üzere Türklerden değil, ecnebi çocuklarının köle olarak
alınıp yetiştirilmesinden kurulan bir birliktir. Belki de bu yüzden olsa gerek zerre kadar
vicdanları olmayan askerlerden oluşmaktaydı.
Vicdansız
olan sadece Yeni Çeriler değildi elbette. Bir emirle bebek, çocuk, eski padişah
demeden can alan Bostancılar vardı. Bu Bostancılar da 2 yaşındaki bebeği de
öldürmüşlerdir, suçsuz günahsız kadınları da… Ve hepsi de taht uğruna emir
veren padişahın sözüyle olmuştur.
Peki
yazar bunları yazarken, elbette objektif olmadığını biliyoruz ama Osmanlı
Padişahları sadece cariye koynunda, alem peşinde mi yaşadılar? 6 asırlık bir
çınar sadece kadın koynunda mı ayakta kalabildi, bunları neden yazmamıştır…
Bilmiyorum.
Her zaman kullandığım bir ifadeyi de belirtmeden geçemeyeceğim: "Osmanlı Devlet-i Âlâ değildi sadece Devlet-i Âli'ydi"
Son
olarak Ahmet Naci’ye gelelim; böyle bir isim ve yazar olmadığına fakat böyle
bir kitap daha önce olduğuna göre Nokta Kitap’tan çıkarılan bu kitap İntihal
midir, Müstear mıdır? Çok merak ediyorum. Benim aklıma gelen ise; Ali Kemal
Meram’ın kitabını sadeleştirip günümüzde yazılmış gibi gösterilerek bir tür
çakma eserden başka bir şey değildir.
YAZARI : AHMET NACİ
YAYINEVİ : NOKTA KİTAP/?/304 SAYFA
0 Yorumlar
BU KONU HAKKINDA FİKİRLERİNİ YAZMAK İSTER MİSİN?