ÇAM ve DİRİLİŞ - VEYSEL ALTUNBAY

Türklerde Çam

 

Bu coğrafyanın kaderinde her yıkılış bir diriliş doğurmuştur. Demek oluyor ki bu coğrafya yıkıla yıkıla diriliyor ve dirildikçe yıkılarak yeniden var oluyor. İşte Anadolu’nun sırrı tam da bu. Daha güçlü olmak daha ileriye gitmek için her yıkılış bir dirilişi var ediyor.  

Yıl 222

İnce bıyıklı yağız bir delikanlı atından inip bozkırın ötesine gözlerini dikti. Yanında çekik gözlü tıknaz bir kız vardı. Ona dönüp “Biliyor musun?” dedi. Kız şaşkın bir ifade ile;

-Neyi? Dedi. İnce bıyıklı delikanlı bozkıra doğru parmağını uzatıp konuşmaya başladı:

- “Ulu Tengri Türk’ün kanını dökmeden şanını vermez” derdi atalarımız. O yüzden dağınık ve göçebe bir hayat bizi parça parça eder. Büyük Hun İmparatorluğunu bu yüzden kurdum. Ay Kaan, atalarımız ve balalarımız bana hesap sormamalı. Onlara yer ve yurt verip cihana yaymalı…

Ay Kaan biraz düşünceliydi. Delikanlıya usulca; “Keşke, keşke düzenimizi yıkmasaydın Teoman” dedi. Teoman cevap verdi;

-Her yıkılış bir diriliştir Ay Kaan… Büyük Hun İmparatorluğu çadırda değil bozkırda doğdu. Doğduğu topraklara çam dikti.

Yıl 550

Mihirakula ölümün çaresizliğini ensesinde hissetmiş ve köşeye sıkışmıştı. Yanına evdeşi Esen ve çocuklarını çağırarak ölmeden önce tarihin akışına yön vermişti;

-Evlatlarım, yaklaşan ölüm benim korkum değildir. Babam Toraman gibi benim de Tengriye uçmağ vaktim gelmiştir. Fakat şu sözlerimden ibret alın; Atalarımız can vererek, baş alarak devletler kurmuşlar ve en son Aksuvar Kağan yıkılmaz sandığımız Ak Hun İmparatorluğunu kurmuştur. 132 yıldır ayakta duran bu imparatorluk benimle birlikte toprak olacaktır. Ak Hun’dan sonra gelecek olana tabi olun ve sakın unutmayın;  çam fidanı yıllarca susuz yaşayabilir ama topraksız asla yaşayamaz. Türklük atisi sonsuzdur.

Yıl 1298

Basık ve puslu bir odanın içerisinde bir aşağı bir yukarı giden adam uzun süre düşündükten sonra  “Tamam, kararımı verdim” dedi. Ardından dışarıya seslendi “ Hanedan üyeleri buraya gelsin” Elinde mızrakla kapıda duran asker hızlıca koştu. Kısa süre sonra içeriye hanedan üyeleri girdi. Hepsi kasavetli ve hepsi çaresiz bir görünümdeydi. İçlerinden biri konuşmaya başladı;

-          Gıyaseddin Mesud, atalarımız Büyük Selçuklu Devletini kurduğunda ondan önceki devletleri yok etmemişti. Bizden önce onlar vardı ve hepsi yıkıldı. Türk beyliğinin bayrağını taşıyan Son Selçuklu biz mi olacağız? Biz de mi yıkılacağız?

II.Gıyaseddin Mesud kısa sakalını savdı. Geriye çekilip konuşmaya başladı;

“Bizler her ne kadar Büyük Selçuklu Devleti için mücadele göstermiş olsak da Moğolların ve Moğol ajanı dinci insanların üzerimize yüklediği yükü kaldıramaz hale geldik. Kimi toprak istedi kimi para istedi. Bazıları var ki din adı altında bizden tekkeleri bile istediler. Sürekli içeride kargaşa ve huzursuzluk hakim. Moğollarla ortak olmak benim suçum değil. Fakat bu yükü kaldıramayan benim. Bu yüzden bedelini de kendim ödeyeceğim. Size son sözüm şudur; çınar dökülse de çam hep dimdik ayakta kalır, hayatta kalır. Türklük ebediyen ayakta kalacaktır. “

Kısa süre sonra Gıyaseddin Mesud’un ölüm haberi ile koca bir devlet de son nefesini vermiş ve Büyük Selçuklu Devleti de ondan öncekiler gibi yıkılmıştı.

Yıl 1922

Gözlüğünün altından düşünceli bir tavır ile pencereden dışarıya bakıyordu. İçeriye hızlıca birisi girdi ama o dönüp ardına bile bakmadı. İçeri giren adam hızlıca konuşmaya başladı;

-Padişahım, Mustafa Kemal diyoruz! O saltanatı yıkmak hatta dilim varmıyor ama hilafeti bile kaldırmak istiyor. Siz ise sessizce olan biteni izliyorsunuz. Böyle giderse koskoca Osmanlı İmparatorluğu yıkılacak! Buna bir çare bulun.

Bu sözler üzerine geriye döndü ve içeriye giren adama “ Benim adım Mehmet yada Vahdettin… Adımın ve makamımın ne önemi var! Önemli olan çamdır çam! Sen sanır mısın ki Osmanlı bir çamdı. Merak etme efendi, o çam Göktürkler, Akhunlar, Selçuklular gibi bir de Osmanlı kozalağı döküyor!”

Yıl 1925

Kastamonu Türk Ocağı hınca hınç dolu ve çoşkuluydu. İçeridekiler Büyük Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran başkomutan Mustafa Kemal Atatürk’ü bekliyorlardı. Biliyorlardı ki gelecek olan sadece cumhuriyet devrimini değil; tarımda, sanayide, ağır sanayide, eğitimde her alanda inkılâplar yapacak biriydi. Bu dev ve ölümüz adamı görmek herkese nasip olmayacağı için herkes erkenden ocağa gelmişlerdi. Nihayet beklenen komutan geldi ve konuşmaya başladı;

“Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır, ancak Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır.


Yorum Gönder

0 Yorumlar

Close Menu