Bu coğrafyanın
kaderinde her yıkılış bir diriliş doğurmuştur. Demek oluyor ki bu coğrafya
yıkıla yıkıla diriliyor ve dirildikçe yıkılarak yeniden var oluyor. İşte Anadolu’nun
sırrı tam da bu. Daha güçlü olmak daha ileriye gitmek için her yıkılış bir
dirilişi var ediyor.
Yıl 222
İnce
bıyıklı yağız bir delikanlı atından inip bozkırın ötesine gözlerini dikti.
Yanında çekik gözlü tıknaz bir kız vardı. Ona dönüp “Biliyor musun?” dedi. Kız
şaşkın bir ifade ile;
-Neyi?
Dedi. İnce bıyıklı delikanlı bozkıra doğru parmağını uzatıp konuşmaya başladı:
-
“Ulu Tengri Türk’ün kanını dökmeden şanını vermez” derdi atalarımız. O yüzden dağınık
ve göçebe bir hayat bizi parça parça eder. Büyük Hun İmparatorluğunu bu yüzden
kurdum. Ay Kaan, atalarımız ve balalarımız bana hesap sormamalı. Onlara yer ve
yurt verip cihana yaymalı…
Ay
Kaan biraz düşünceliydi. Delikanlıya usulca; “Keşke, keşke düzenimizi
yıkmasaydın Teoman” dedi. Teoman cevap verdi;
-Her
yıkılış bir diriliştir Ay Kaan… Büyük Hun İmparatorluğu çadırda değil bozkırda
doğdu. Doğduğu topraklara çam dikti.
Yıl 550
Mihirakula
ölümün çaresizliğini ensesinde hissetmiş ve köşeye sıkışmıştı. Yanına evdeşi Esen
ve çocuklarını çağırarak ölmeden önce tarihin akışına yön vermişti;
-Evlatlarım,
yaklaşan ölüm benim korkum değildir. Babam Toraman gibi benim de Tengriye uçmağ
vaktim gelmiştir. Fakat şu sözlerimden ibret alın; Atalarımız can vererek, baş
alarak devletler kurmuşlar ve en son Aksuvar Kağan yıkılmaz sandığımız Ak Hun
İmparatorluğunu kurmuştur. 132 yıldır ayakta duran bu imparatorluk benimle
birlikte toprak olacaktır. Ak Hun’dan sonra gelecek olana tabi olun ve sakın unutmayın;
çam fidanı yıllarca susuz yaşayabilir
ama topraksız asla yaşayamaz. Türklük atisi sonsuzdur.
Yıl 1298
Basık
ve puslu bir odanın içerisinde bir aşağı bir yukarı giden adam uzun süre
düşündükten sonra “Tamam, kararımı
verdim” dedi. Ardından dışarıya seslendi “ Hanedan üyeleri buraya gelsin”
Elinde mızrakla kapıda duran asker hızlıca koştu. Kısa süre sonra içeriye
hanedan üyeleri girdi. Hepsi kasavetli ve hepsi çaresiz bir görünümdeydi.
İçlerinden biri konuşmaya başladı;
-
Gıyaseddin Mesud, atalarımız Büyük Selçuklu
Devletini kurduğunda ondan önceki devletleri yok etmemişti. Bizden önce onlar
vardı ve hepsi yıkıldı. Türk beyliğinin bayrağını taşıyan Son Selçuklu biz mi
olacağız? Biz de mi yıkılacağız?
II.Gıyaseddin
Mesud kısa sakalını savdı. Geriye çekilip konuşmaya başladı;
“Bizler
her ne kadar Büyük Selçuklu Devleti için mücadele göstermiş olsak da Moğolların
ve Moğol ajanı dinci insanların üzerimize yüklediği yükü kaldıramaz hale
geldik. Kimi toprak istedi kimi para istedi. Bazıları var ki din adı altında
bizden tekkeleri bile istediler. Sürekli içeride kargaşa ve huzursuzluk hakim.
Moğollarla ortak olmak benim suçum değil. Fakat bu yükü kaldıramayan benim. Bu
yüzden bedelini de kendim ödeyeceğim. Size son sözüm şudur; çınar dökülse de
çam hep dimdik ayakta kalır, hayatta kalır. Türklük ebediyen ayakta kalacaktır.
“
Kısa
süre sonra Gıyaseddin Mesud’un ölüm haberi ile koca bir devlet de son nefesini
vermiş ve Büyük Selçuklu Devleti de ondan öncekiler gibi yıkılmıştı.
Yıl 1922
Gözlüğünün
altından düşünceli bir tavır ile pencereden dışarıya bakıyordu. İçeriye hızlıca
birisi girdi ama o dönüp ardına bile bakmadı. İçeri giren adam hızlıca
konuşmaya başladı;
-Padişahım,
Mustafa Kemal diyoruz! O saltanatı yıkmak hatta dilim varmıyor ama hilafeti
bile kaldırmak istiyor. Siz ise sessizce olan biteni izliyorsunuz. Böyle
giderse koskoca Osmanlı İmparatorluğu yıkılacak! Buna bir çare bulun.
Bu
sözler üzerine geriye döndü ve içeriye giren adama “ Benim adım Mehmet yada Vahdettin…
Adımın ve makamımın ne önemi var! Önemli olan çamdır çam! Sen sanır mısın ki
Osmanlı bir çamdı. Merak etme efendi, o çam Göktürkler, Akhunlar, Selçuklular
gibi bir de Osmanlı kozalağı döküyor!”
Yıl 1925
Kastamonu
Türk Ocağı hınca hınç dolu ve çoşkuluydu. İçeridekiler Büyük Türkiye
Cumhuriyeti’ni kuran başkomutan Mustafa Kemal Atatürk’ü bekliyorlardı.
Biliyorlardı ki gelecek olan sadece cumhuriyet devrimini değil; tarımda,
sanayide, ağır sanayide, eğitimde her alanda inkılâplar yapacak biriydi. Bu dev
ve ölümüz adamı görmek herkese nasip olmayacağı için herkes erkenden ocağa
gelmişlerdi. Nihayet beklenen komutan geldi ve konuşmaya başladı;
“Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak
olacaktır, ancak Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır.”
0 Yorumlar
BU KONU HAKKINDA FİKİRLERİNİ YAZMAK İSTER MİSİN?