KİTAP YORUM: FİLİZ KALKIŞIM ÇOLAK
Aile kavramı günümüze değin tüm toplumlarda
kutsal sayılmış saygı görmüş bir müessesedir. Aile elbette evlilik öncesi
başlanılan bir süreçle başlıyor. İki insan tanışıyor ya da tanıştırıldıktan
sonra bir müddet görüşüyor ve nitekim evlilikle esas süreç başlamış oluyor. Flört
süreci kısa olabilir ya da olmayabilir. Evlilik aşk evliliği ya da görücü usulü
şeklinde olabilir. Burada önemli olan süreçten ziyade insanların birbirini
yeterince tanıyıp tanımadığıdır. Tanımaktan kastımız ise kişilerin birbirinin
istek ve arzularına saygı gösterip göstermediğidir. Birbirini kalıba koyması
bir tarafın daha baskın olması diğer taraf üzerinde ezici üstünlük kurması
sağlaması değildir. Kişilerin birbiriyle her yönden anlaşması ortak fikirde
buluşması gerekir. Eğer bu sağlanamazsa o evlilik yıkılmaya ya da zoraki
yürütülerek evlilik kurumunu yıpratmaya sebebiyet verir. Dolayısıyla ortada
çocuk varsa ve çocuk aile içi şiddete maruz kalarak büyüyorsa çocuğun ileride
yaşayacağı travmalar kaçınılmazdır. Mutsuz evlilikler mutsuz çocuklara, ruhsal
sağlığı bozuk, ahlaki değerleri zayıf, kendisine ve topluma zarar veren
yetişkinliğe yol açarken toplumsal ahlaki yapının çökmesine de neden olacaktır.
Aile kurumunda kadın üstüne düşen görevi erkek üstüne düşen görevi yerine
getirmek için çabalarsa sorunlar en aza indirgenir ve evlilik kurumu daha
sağlam temellere oturtulur. İşte bu bağlamda sözü daha fazla uzatmadan “Kocamı
Ben Öldürdüm” isimli kitabımıza getirmek istiyorum. Tüm bahsettiğimiz olguları
fazlasıyla sorgulayacağınız kitabımızın tam olarak gündeme uygun öyküsüydü
Kocamı Ben Öldürdüm. Sosyal medyadaki çarpıklıklar, yaşanılan ahlaksız
ilişkiler, sanal çirkeflikler toplumun ahlak yapısını ciddi anlamda tehdit eden
ilişleri ister istemez hepinizin sorgulayacağı öykülerle bizleri ağırlıyor
eserimiz.
Evet aldatan kadınların hemen hemen hepsinin
verdiği cevap şuydu ”Neden kocanı aldattın?” sorusuna; Kocam beni sevmiyor,
bana aşkım demiyor, canım demiyor, bana istediğim şeyleri almıyor vs… Oysa
karşısındaki de evli ya da birlikteliği olan bir erkekti. Neredeyse bütün
vakalar bunu göz ardı ediyordu yapılan incelemelerde. Bu cevaplar yeterince
güvenilir miydi? Acaba gerçekten seviyor muydu? Madem seviyor niye birlikte olduğu
kişiyi seninle aldatıyor? Neden hem onunla hem seninle. Evet bu soruları
sorduğumuzda cevaplar yine kaçamaklarla dolu gerçeklerle hala yüzleşemeyen
çoğunun psikolojik sağlığının yerinde olmadığını görüyoruz. Kimisi fantezi
peşinde kimisi anlık heyecan kimisi can sıkıntısından karşındakiyle
oyalanıyordu. Hepsi aynıydı.
Yine yapılan araştırmalar
neticesinde aldatılan kocaların ise hemen hemen hepsinin kadını memnun etmek için dişini tırnağına
takarak çalışan yorgunluktan evin yolunu zor bulan eşini mutlu etmek için bir çok şeyden
fedakarlık eden bildiğimiz Anadolu tipik aile yapısına uygun baba- eş modeline uygun insanlar olduğunu gördük. Sahi kim kara kaşı
kara gözü için birini severdi. İnsan sevdiğine kıyamazdı. En azından bildiğimiz
aşk öyle değil miydi? Tertemiz ve saf…İşte o saf ve temiz aşk sevdiğine
kavuşuncaya değin evleninceye değin eli eline değmeyen o aşk modelindeydi. Sahi
insanlar büyüyünce kirleniyor muydu ve aşk kirletiliyor muydu? Aşkı aldatan
insanın kendisi miydi kendi nefsiyle… Karşındaki senden alacağını aldıktan
sonra telefonlar kapanıyor artık aranılmıyor sen olmadan uyuyamıyorum diye
sabaha kadar atılan mesajlar artık hepsi bitmiyor muydu? Hep böyle olmuştur.
Bir sebebi vardır aşkın bitmesi için. Alınacak alındıktan sonra hepsi bir
şekilde bitiyordu. Kimisi karşısındakinin parası için seviyordu kimisi kendi
egosunu tatmin etmek için… Çok seviyorumlar bir şekilde bitiyordu. Ya da
isteklerine hayır dediğinde kaşının gözünün bir hükmü kalmıyordu. Sen kenarda
şöyle duruver ya da istersen git ben dalgama bakayım hesapları başlıyordu. Yalan
içinde yalan…
Kadın bozulursa toplum ulus
bozulur sözü bu bağlamda çok ama çok kıymetlidir. Erkek faktöründen iki kat
daha önemlidir kadın. Baba işe gider zamanın çoğunu dışarıda geçirir ama anne
hep evdedir. Çocuk hep annenin yanındadır. Babayı dahi saymayı anne öğretir
çocuğuna. Ayıbı günahı vs her şeyi. Bu sebeple özellikle Türk toplumunda kadının
yeri çok başkadır. Kadın her şeyden önce annedir. Hele ki anne olunca her şeyi
bir tarafa bırakır. Öncesinde evladına ana olur. Koca kötüyse bile evlat uğruna
o kocaya katlanır idare eder yuvayı fırtınaya karşı korur kollardı. Bizim
kültürümüz töremiz bizlere bunu bu
şekilde öğütlüyordu. Kadın affeder ve kocasına da sahip çıkar. Koca ne yapar
hatalarından döner kadınına çocuğuna kol kanat gerer. Hanımını başının tacı
eder. Karşılıklı güven üzerine hatalar sevabıyla günahıyla gözden geçirilerek
yeni bir sayfa açılır ve evlilik kurumu yaraştığı şekilde yürütülür.
Yine cinsel birliktelik çok önemlidir
evlilikte. Evlilik cinselliğin meşrulaşmış halidir. Yine burada kadına çok
büyük rol düşüyor. Kadın erkeğini ihmal etmeyecek onu evden uzaklaştırmayacak
evlilikten soğutmayacak. Eğer kadın kadınlık görevini yapmıyorsa yine evlilik
çatırdamaya başlar. Ve eşlerden biri ya da ikisi de aldatıyorsa o evlilik zaten
bitmiştir. Erkek aldatınca çapkınlık olmuyor; nasıl kadın aldatınca nasıl namussuzluk
oluyorsa erkek aldatınca da aynı şey oluyor. İşte evlilikte bu süreç
yaşanıyorsa kurtarılacak bir şey kalmamış demektir. En azından pişmanlık yoksa
bu böyledir. Eğer eş pişmansa affedilebilirse ve kendini düzeltir eşine
ailesine çocuklarına karşı sorumluluklarını yerine getirir ve bir daha bu
hataya düşmezse elbette o evliliğin kurtarılması güzel olur. Dolayısıyla kadın
olmak çok şeydir .
Kadın güçtür eğer kadın
isterse eşini tabiri caizse parmağının ucunda oynatır. Bunun için biraz sevgi
biraz ilgi yeterlidir. En kötü erkek dahi bir kediye döner. Bu sebeple bütün
sorumluluk kadınındır. Yuvayı dişi kuş yapar diye boşuna dememişler. Erkekler
çocuk gibidir hiç biri bir kadının ilgisi sevgisine karşı kayıtsız kalamaz. Haliyle
Kocamı Ben Öldürdüm ‘de bunları fazlasıyla sorgulayacağınız seçmelerin sizi
ağırlayacağı enfes bir yapıtla karşı karşıya kalacaksınız. Kim bilir belki de
kendinizden utanacaksınız kendinizi sorgulayacaksınız ya da yatağınızdaki
yabancıya öylece bakacak ağlayacaksınız. O heyecanlı günü düğün gününüzü
anımsayacaksınız ve bugün geldiğiniz noktaya bakıp hatalarınızı
sorgulayacaksınız. Belki de size sizi sevdiğini söylediği o gün gülümseyecek
size bir diğer öyküde. Hüzünleneceksiniz yaşanılan güzellikler bir bir gelecek
oturacak yanı başınıza. İlk anne olduğunuz günü baba olacağınızı öğrendiğiniz o
anı anımsayacaksınız. Bir şeyler acıyacak eminim. Yolunda gitmeyen şeyleri
irdeleyeceksiniz ve inanın bana bu defa kaçamayacaksınız. İşte bu kitap bu
sebeple önemli . Sözü özünde bırakarak bir kadın olarak öncelikli kadınlara
seslenmek istiyorum; kadının sorumluluğu nedir bunları gözden geçirmenin sizce de
zamanı geldi çoktan geçmiyor mu? O halde haydi daha fazla gecikmeden gücümüzü
gösterelim . Biliyorum kadın isteyince her şeyin üstesinden gelir. Kadının
olduğu yer cennete döner. O halde haydi o cehennemi cennete çevirelim…sevelim
sevilelim…
0 Yorumlar
BU KONU HAKKINDA FİKİRLERİNİ YAZMAK İSTER MİSİN?