Ahmet Midhat Efendi, roman
içinde roman tekniği ile yazdığı Müşahedat’ı 1891 yılında kendi gazetesi olan
Tercüman-ı Hakikat’te yayınlamış daha sonra tefrika edilerek kitaplaştırmıştır.
Gerek Avrupa ve gerekse
Osmanlı’da ilk defa ROMAN İÇİNDE ROMAN YAZMA TEKNİĞİNİ Ahmet Midhat Efendi
ortaya koymuştur. Yazar, roman içindeki karakterlerle birlikte romanın içinde
yer almış onlarla iletişim halinde olarak romanı birlikte yazmışlardır. Ayrıca Natüralist
bir deneyim ile dönemin Natüralizmin babası sayılan Emile Zola’dan da daha
başarılı eserlerin de ortaya çıkabileceği mesajını vermiştir. Her ne kadar
Müşahedat natüralizm sınıfında sayılmamış olsa da roman içindeki doğallık, iyilik ve güzelliklerin ön planda tutularak yazılabileceğini kanıtlamıştır.
Ahmet Midhat Efendi
biliyorsunuz ki kendi döneminde sadece roman yazarlığı yapmış bir yazardan
ibaret birisi değildir. Onun en önemli özelliklerinden biri de halka
inilebilecek ve halkın da anlayabileceği sade bir dil ile romanlar yazabilecek
düşüncesini savunmuştur. Bu yüzden hemen hemen bütün romanlarında yazdığı
konuyu bitirmeden kendisi araya girip konu ne ile alakalı ise onun hakkında
uzun uzun tafsilatlar vermiştir. Bununla ilgili okuyucular hem anlattığı
meseleyi daha iyi öğrenmiş oluyor hem de sadece roman okumuş değil, bilgiler de
kazanmış oluyorlar. Mesela Fenni bir roman yahut Amerka Doktorları isimli
eserinde bir insanın zihninin kapanmadan bütün azalarının ölümünün deneyini
yapan bir doktoru anlatmıştır. Yine aynı romanda insan kalıbını çıkaran bir
maddeyi uzun uzun anlatmıştır. Yine aynı şekilde Ahmet Metin ve Şirzat isimli
romanında ıssız bir adaya düşen iki gencin hayatta kalabileceği teknikleri
anlatmıştır. Bunun gibi onlarca örnekler verebiliriz. Müşahedat romanında da
roman içinde roman tekniğini kullanarak döneminin ilkini gerçekleştirmiştir.
Benim için o eseri bu eseri
demeden her eserinin müthiş olduğu bir gerçektir. Aynı şekilde bu eseri de
müthiş bir roman olduğunu ve her sayfasında anlatılan olayların içinde kendimi
de gördüğümü itiraf etmeliyim. Yani okuyucu sadece bir okurdan ibaret değil, o
da olayların içinde söz sahibi olan birisidir.
Konusu
Ahmet Midhat Efendi işine
gitmek için kullandığı Şirketi Hayriye vapurunda gidiş 1,5 saat ve dönüş 1,5
saat olmak üzere günlük 3 saat vapurda olduğunu söylüyor. Tabi bu zaman
diliminde oturup martıları izlemek yerine o gazetelerdeki işlerinin ve yazdığı
eserlerin büyük kısmını bu zaman diliminde gerçekleştirmektedir. İşte yine bir
yolculuk esnasında olduğu kamarada üç kadın karşısına oturmuş kendi aralarında
konuşuyorlar. Ahmet Midhat, merakla bunlara kulak vermiş ne konuştuklarını
anlamaya çalışıyor. O esnada kadınların birisi hırsla ayağa kalkıp kamaradan
dışarıya çıkıyor. Ahmet Midhat’da ardından… Halkın kalabalık olduğu alanda bir
adamın yanına giden o kadın içlerinden birine öyle bir tokat vuruyor ki hiç
kimse ne olduğunu anlayamıyor. Ve kadın
diğerlerinin yanına tekrar dönüyor. Ahmet Midhat ise sıradan bir olayın içinde
olmadığını anlayarak vapurdan indikten sonra kadınları takip ediyor.
Olay Örgüsü
Konuları tam açıklığı ile
buraya özetini çıkarıp okuyucuya “ Özetini okudunuz, tamamını okumaya gerek
yok” fırsatını vermek istemiyorum. Ahmet Midhat, özetle anlatılacak eserlerin
sahibi değildir. Ben de özetini yazarak okuyucuya Ahmet Midhat kitaplarının
alınmasını engelleyici değilim. O yüzden yazdığım takrizlerin büyük çoğunluğu
özet vermek yerine okuyucuya merak uyandırtarak okumaya teşvik etmek amaçlıdır.
Bu minvalde Müşahedat’ta da
aynı tekniği kullanarak anlatmak istiyorum;
Anasız ve babasız büyüyen
Siranuş ve en yakın arkadaşı Agavni ile birlikte Vartov Dudunun evinde yaşayan
bu iki kızla Ahmet Midhat tanışır ve hayatlarını romana dökmek istediğini
söyler. Kızlar bu teklifi kabul ederler ve yaşadıklarını anlatmaya başlarlar.
Yani romanı birlikte yazarlar. Arada Siranuş ve Agavni unuttuğu konuları
birbirlerine hatırlatarak romanın bazı yerlerinin düzeltilmesini sağlarlar.
Seyyit Mehmet Numan ticaret
erbabı yaşlı bir adamdır. Yanında çalışan Refet’e ve Siranuş’a babalık da
yapmaktadır. Çünkü Siranuş’un babası ölmeden önce kızını ona emanet etmişti.
Refet de gençliğin verdiği hovardalıklardan beş parasız kalınca Mehmet Numan’ın
yanında çalışmaya başlamış ve azimli ihtiyardan çok şeyler öğrenerek
hovardalıklarından vazgeçmiştir. Refet ile Agavni arasında bir aşk yaşandığı da
gerçektir. Fakat Refet’i sadece Agavni değil, Mehmet Numan’ın hasta ve
psikolojik sorunları olan kızı Feride de sevmekte hatta ona delice aşık olduğu
da bilinmektedir. Zavallı Refet, Feride için bir ara Agavni’den vazgeçmeye bile
razı olmuştur. Fakat Mehmet Numan’ın sırf serveti için hastalıklı kıza razı
oldu derler diye geri vazgeçmiştir.
Feride’nin hırsı öyle
artmıştır ki bir şekilde Agavni’yi bir yahudiye öldürtmüştür. Psikolojisi iyice bozulan Feride de kısa süre
sonra ölmüştür.
***
Son olarak Turna Yayınlarından
temin ettiğim bu eserin düzeltmeni Fatih Arıkbaş beyi de uyarmak gereği
görüyorum; Eser içerisinde çok fazla hatalar ve yanlışlar bulunmaktadır. Bu
konuyu bir daha gözden geçirip kitabın diğer baskılarında bu hataların
olmamasını sağlamak sanırım ASLİ GÖREVİNİZDİR diye söylemek istiyorum.
0 Yorumlar
BU KONU HAKKINDA FİKİRLERİNİ YAZMAK İSTER MİSİN?