Kitap boyunca adını
öğrenemediğimiz 90. Yaş gününde kendine bir hediye almak isteyen bir adamla
karşılaşıyoruz. Önce bu yaşlı adamı tanıyalım;
Yaşlı adam ömrünün 40
yılını gazeteci olarak yaşamıştır. Kendi ifadesi ile mors alfabesiyle ve
yıldızların arasından kaptıkları dünya haberlerini şişirerek “Barış
Gazetesi”nde yazarlık yapmaktadır. Yazıları çoğu zaman infiale neden olacak
kadar halk tarafından bilinen ve takip edilen bir gazetecidir.
Babasının ölümünden
sonra çocukluk yaşlarını yaşayamamış ve hayata erken atılmak durumunda
kalmıştır. Hayattaki tek tanıdığı annesi kalmıştır. Kısa süre sonra annesi de
vefat ettikten sonra yapayalnız kalmıştır. Yalnızlığını ise kendi tuttuğu
çetele ile 500’den fazla kadınla seks yaparak kapatmaya çalışmış olsa da içinde
kalan bir ukdeyi 90. Yaşında yaşamaya karar vermiştir. Bu karar el değmemiş ve
henüz kız oğlan kız olacak bir kızla ilişki yaşamak istemesidir. Bunun için
eskiden beri tanıdığı genelev sahibi Rosa Cabarcas’tan ayarlamasını istemişti.
Rosa Cabarcas kısa
süre içinde 14 yaşında yeniyetme bir kız düşürmüş ve 90 yaşındaki ihtiyara
sunmuştur. İhtiyar, kendine doğum günü hediyesi olarak “kullanılmamış” bir kız
istemiş ve o da gerçekleşmiştir. Odaya girdiğinde adını bilmediğimiz fakat
ihtiyarın deyimi ile Delgadina uyuyordu. İhtiyar, çırılçıplak vaziyette uyuyan
bu kızı baştan sona seyretti.
“Kalbim yerinden fırlayacakmış gibi atarak girdim odaya, kızı o koskoca
kiralık yatağın içinde anadan doğma çıplak ve korumasız bir halde uyurken
gördüm. Yüzü kapıya dönük olarak yan yatmış, tavandan vuran hiçbir ayrıntıyı
affetmeyecek kadar yoğun ışıkla aydınlanmıştı. Yatağın kenarına oturup beş
duyumla büyülenmiş gibi onu seyretmeye koyuldum. Teni esmerdi, ılıktı. Onu öyle
bir temizlik ve güzellik rejimine sokmuşlardı ki, karnının alt kısmında henüz
çıkmaya başlayan tüylerini bile unutmamışlardı. Saçlarını kıvırmışlar, el ve
ayak tırnaklarına doğal renkli oje sürmüşlerdi, ama şeker posası rengindeki
teni kupkuru ve bakımsız görünüyordu. Yeni çıkmış göğüsleri henüz erkek
çocuklarınkilere benziyordu, ama patlamaya hazır gizli bir enerji taşıyordu
sanki. Vücudunun en güzel yeri, el parmakları gibi upuzun ve duyarlı
parmaklarıyla sanki yumuşacık adımlarla yürümek için yaratılmışa benzeyen ince
uzun ayaklarıydı. “
Netice olarak cinsel
beraberliğe girmediği Delgadina ile cinsellik olmadan da aşkın olabileceğini ve
ilk defa aşık olduğunu söylüyordu.
Genel Olarak baktığımızda
karşımıza pedofoli bir vaka çıktığı yadsınamaz. Yazarın ne anlatmak istediği
apaçık olsa da her okuyanın anladığı farklı olmaktadır. Belki de kitabı bu
kadar güçlü yapan unsur bu olsa gerek.
Demek ki; İnsan ne
kadar yaşasa da yaşamadığı duyguların ya da yaşama arzusu olduğu duyguların
peşinden koşmaktan vazgeçmiyor. Oysa ihtiyar, 500’den fazla kadınla bir olmuş,
oğlancılık gibi bir deneyimi bile yaşamış olmasına rağmen el değmemiş bir kızla
ilişki kurmak istemesi ve henüz 14 yaşında bir ÇOCUKLA deneyim yaşamak istemesi
Milan Kundera’yı daha iyi anlamama neden oldu. En azından çocuk konusunu ele
almamış olsaydı keşke demek istiyorum…
Ne kadar ilginçtir ki
kitabın sonunda çamurlu bir bahçede muhteşem güllerin kokusunu alabiliyor
olmanızdır. Çünkü güçlü ve akıcı anlatımı ile aslında yazarın 14 yaşındaki bir
çocukla seks yapmak isteğinden öte okuyucuya vermek istediği mesajlar olduğunu
görüyorsunuz.
0 Yorumlar
BU KONU HAKKINDA FİKİRLERİNİ YAZMAK İSTER MİSİN?