Bugün annem öldü. Belki de dün, bilmiyorum.
Bakımevinden bir telgraf aldım: "Anneniz öldü. Cenazesi yarın
kaldırılacak. Saygılar." Bundan pek bir şey anlaşılmıyor. Belki dün
ölmüştür.
Her şey bu cümle ile başlıyor. Cezayir’de bir
rastlantı sonucu bir Arap’ı öldüren Meursault idam cezasına çarptırılır.
Kitabın konusu bu kadar…
Birkaç cümle ile anlatabildiğimiz ve iki
satır bile
olmayan konusu bu kadar olsa da sizde bırakacağı iz, anlatım ve olayları
aktarması sayfalarca sürer. Son yıllarda okuduğum en müthiş eser diyebileceğim “Yabancı”
aslında yabancı olmakla yabancılaşmak arasında sizi alıp götürecektir.
Meursaultkatil olduktan sonra
yakalanır ve soruşturmaya tabi olur. Soruşturmayı yürüten herkesin aklındaki
tek soru “Annesinin ölüm haberini aldığında ve defnettiğinde Meursault
neden ağlamadı?” olur. Çünkü onların tek bir öğrenmek istediği durum vardır; Meursault
cani bir katil mi? Çünkü annesinin ölümüne bile aldırmayan bir insan canidir
öyle ise bir adamı öldüren de canice öldürmüştür.
Oysa hiç de öyle değil… Meursault, sadece bir
izleyicidir. O hayatı izlemekten başka bir şey bilmeyen biridir. Güneşi,
kumsalı, kızları, en yakın arkadaşını, ağaçları… Sadece izler. Katil olma ve
idama giden süreci de izlediği gibi…
“Eh, ne yapalım, o halde öleceğim. Başkalarından
daha erken ölecektim, orası aşikârdır. Ama herkesin bildiği gibi, hayat
yaşamaya değmez. Aslında, doğal olarak başka kadınlar ve başka erkekler
yaşamaya devam edeceklerine, üstelik bu binlerce yıl böyle sürüp gideceğine
göre, ha otuz yaşında ölmüşsün ha yetmiş; bir önemi olmadığını biliyorum. Uzun
lafın kısası; bu, gün gibi ortada. Ha bugün olmuş ha yirmi yıl sonra, neticede
ölen yine ben olacaktım. Bu noktada, akıl yürütmemde beni biraz huzursuz eden,
yirmi yıl daha yaşama fikrinin kalbimi dehşetli bir hop ettirmesiydi. Ama bu
hissi bastırmak için tek yapabildiğim, yirmi yıl sonra yine o gün gelip
çattığında, düşüncelerimin ne olacağını hayal etmekti. Nihayetinde madem
ölüyoruz, nasıl ve ne zaman olduğunun ne önemi var, orası aşikâr.” (s.102)
Bu arada Albert Camus 1957 yılında Nobel
edebiyat ödülü almış ve ödülü aldıktan 3 yıl sonra trafik kazasında vefat
etmiştir. Albert Camus’ye ait güzel özdeşleri de eklemek istiyorum;
-İnsan, kendi kendisinden saklamaya çalıştığı yanını sevmez. ...
-Evren insan için uyumsuzdur ve bilinemez. ...
-Mutluluk, bizi zorlayan kadere karşı kazanılan zaferlerin en büyüğüdür.
...
-Mutluluk şansı olmasaydı, adaletin hali ne olurdu. ...
-Resmi tarih oldum olası büyük katillerin tarihidir.
edebikitap.com sitesi Veysel Altunbay'ın ve kitap yorumları gönderen okurların kitap takriz çalışmalarının yayınlandığı sayfadır. Sitemizin amacı okunan kitapların arşivleşmesi ve bilgi verilmesini sağlamak içindir. Formata uygun olacak şekilde isteyen herkes kitap yorumu gönderebilir.
0 Yorumlar
BU KONU HAKKINDA FİKİRLERİNİ YAZMAK İSTER MİSİN?