GÜRCÜ KIZI YAHUT İNTİKAM - AHMET MİDHAT EFENDİ

 

Müthiş bir eser daha "Gürcü kızı yahut İntikam" ile Ahmet Midhat Efendi eserlerini okumaya devam ediyorum. Malumdur ki bu eserler ağır Osmanlıca içeriyor olsa da onlarca Ahmet Midhat Efendi eserleri okumuş birisi olarak benim için bütünlük konusunda sorun yaratmamakla beraber okumak veya merak eden kişiler için de bir ön bilgi hazırlamak mutluluk veriyor. Yine bu minvalde Gürcü kızı yahut İntikam adlı eserin de takrizini siz değerli okurlar için sunmak istiyorum.


Ahmet Midhat Efendi eserlerinin büyük bir çoğunluğu duyduğu, okuduğu veya tanık olduğu konuların okuyucuya aktarılmasından ibarettir. Yine aynı şekilde bu eserinde de Hamburg'tan Bakü'ye gitmiş birisi olan Monsieur Gilliom Sanc' in hikayesini konu almıştır. Öyle ki; Sanc başından geçen bir olayı aynen Ahmet Midhat Efendi'ye nakletmistir. Hikayesinden öyle etkilenmiştir ki Sanc'e " bu hikayenizi sizin dilinizden anlatacağız." diyerek bizzat söz vermiştir. Biz de Sanc'in anlatımına istinaden aktarmaya gayret edecegiz;

DANIŞIK DÖVÜŞ


Monsieur Gilliom Senc ticaret işini sevmeyen fakat bir ticaret şirketinin görevlisi olarak bütün ülkelere gitmiş bir seyyahtır. Onun işi, dünyadaki farklı ülkelerde ticarete konu olabilecek ne varsa bilgileri toplayıp şirketine anlatmak ve bu konuda ticari yol açmaktır. İşi dışındaki vakitlerinde ise asıl sevdiği antropoloji ve etnoğrafi ile ilgilenmektir. O yıllarda (1864) Amerika'daki bazı şirketlerin Rusya'ya bağlı Gürcistan, Bakü taraflarındaki petrol ve altın madenleri ile ilgili çalışma yaptığını duyar. Senc'te bu bilgileri toplamak üzere Bakü taraflarına gitmek ister. Ermeni kökenli bir tercümanla yola düşerler. Pe
șav köyü taraflarında misafirperver bir prens olduğunu öğrenirler ve onun evine giderler.

Tercüman ve Serc o eve geldiklerinde prensin adamları karşılarlar. Hemen yer döşek, yemek, yatak ne gerekirse hazırlarlar. Yalnız içeri girdikleri esnada bir dayak yiyen adamın acı feryatlarını duymuşlarsa da ne olduğunu soramamışlardır. Gece hava iyice karardığı sırada misafirlere hoş geldiniz demek için prens Danyal içeri girmiştir. Gayet mütevazı ve beyefendi bir adamdır. Misafirlerin bir isteği olup olmadığını sorar ve dinlenmeleri için daha fazla rahatsız etmek istemediğini söyler ve kendi hanesine gider.

Sabah Serc uyandığında yine bir feryat sesi duyar. Hemen sesin geldiği tarafa kapıyı aralayıp bakar. 80 yaşlarında bir dede sanki kemikleri kırılırcasına feryat etmektedir.  Bu yaşlı adamı Danyal bizzat dövmektedir. Ama ilginç olan bu değil; Danyal yaşlı adama öyle bir sopa vuruyor ki, sopa adama değmiyor bile. Hızlıca havaya kaldırılan sopa bir tüy gibi iniyor. Fakat yaşlı adam kemikleri kırılır gibi feryat ediyor. Bu durumun hikmetini öğrenmek isteyen Senc sırf bu yüzden prensin misafiri olarak orada kalıyor.

Ertesi gün birkaç köyü gezmek için prens, Senc ve tercüman birlikte yola koyulurlar. Yolda Senc daha fazla dayanamaz ve tercümanı vasıtasıyla Danyal'a gördüğü bu durumun sebebini sorar. Danyal Senc'in bu merakına güler ve "Tam olarak ben de bilmesem de bildiğim kadarını anlatayım" der ve anlatmaya başlar;

Danyal'ın anlattığına göre; adı Tigran olan bu yaşlı adamı aslında Danyal'ın babası da dövermiş. Kendisi 40 yaşında olmasına rağmen ve kendisini bildi bileli bu adamın dayak yediğini belirtiyor. Bir defasında kendisi çocukken babasına bu adamı neden dövdüğünü sormuş ve babası da bir sille vurarak kendisini tekerlek gibi döndürerek bayıltmıştır. Senc bunları duydukça merakı daha da artıyor ama bir türlü sebebini öğrenemiyor. Danyal devam etti; babası  olum döşeğindeyken Tigran'ı ömrünün sonuna kadar dövmesi için vasiyet etmiştir. Nihayet sebebine gelince Danyal, akşam o adamı size getireceğim. Bizzat kendisi anlatsın demiştir.

MERYEM ÇİÇİYANO

Yaşlı adam Tigran dayağın sebebini anlatıyor;

Bundan 60 yıl evveldir ki ben prens Gadilla'ya (Danyal'ın babası) bir tokat atmıştım. Bu suçun cezası ölüm olsa da o düşünüp taşınıp beni sabah akşam dövmeyi karar almıştır. Ben bu cezayı hak ettim. Çünkü ben ona tokat attığımda prensin elleri bağlıydı.

Demiştir. O zamanlar Rusya'ya bağlı nahiyelerde ayrı ayrı prenslikler olduğunu anlıyoruz. Bu prenslikler içerisinden biri de Çiçiyanof prensliğidir. Meryem Çiçiyano kocasının prenslikten alınması üzerine Gadilla'ya sığınma talebinde bulunur. Gadilla da adamları ile Meryem'i almaya geldiği sırada yakalanır.  O sırada yakalayan Çar vekili Çiçiyanof "seni istersem şu Ermeni'nin kılıcı ile öldürtürüm" der. Gadilla ise " Benim boynumu şu Ermeni'nin (Tigran) kılıcı ile mi vurduracaksınız? Elimde kamam olduğu halde böyle birkaç Ermeni'yi yere sereceğimi düşünmüyor musunuz?" demiştir.  Tigran da işte bu söz üzerine elleri bağlı Gadilla'ya tokat atmıştır.

Çar vekili Çiçiyanof Meryem'in teyzesinin oğlu olup asıl amacı kendisine verilen görevde Rusya'ya karşı kendisini başarılı göstermeye çalışmasıdır. Bunun için de yanındaki adamlarla beraber Gadilla'yı oyuna düşürmüş ve Meryem'i kaçırmak üzereyken yakaladığını üst makamlara bildirmiştir.  Olayın da açığa çıkmasını önlemek için Meryem'i Ejderhan'a göndermek üzere askerlerini Meryem'i yakalayıp gemiye bindirip göndermelerini söylemiştir. Meryem evine baskın yapan komutanı öldürür ve yine de sağ yakalanarak gemiye bindirilip gönderilir. Rusya'nın o zamanlarda da topraklarını genişletmek için birçok entrikalar yaptığını görüyor olsak da başkalarının hile yapmasına da müsaade etmediklerini de görmüş olduk. Nitekim çar vekilinin üst makamlara yazdığı mektuptan şüphelenmişler ve bunun üzerine inceleme heyeti göndererek soruşturma başlatmışlar ve Gadilla'yı serbest bırakmışlardır.

Gadilla içeride bulunan bir muhbiri (İlyas) sayesinde Tigran'ın da oyuna getirileceğini öğrenir. Gürcistan valisi çar vekili Çiçiyanof iki nahiyenin birbirine düşürülerek birini ele geçirip Rusya'ya yaranmak için iyi bir fırsat olduğunu Tigran'a söyler. Bu plan için de Tigran'ın Derbent beyi Ali Han'ın yanına kendisini kabul ettirerek girmesini ve güvenini kazanmasını söylemiştir. Tigran bir garip hoca olarak Ali Han’ın tercümanlık vazifesi olarak sınava tabi olur. Ali Han çıkardığı bir mektubu tercüme etmesi için okumasını söyler. Mektup ki ne mektup;  Gadilla tarafından yazılan bu mektupta  Tigran'ın ve Çiçiyanof'un oyunlarını yazdığı mektuptur. Mektupta Ali Han'a Tigran'ın yakalanıp elleri bağlı şekilde kendisine teslim edilmesini de okuyan Tigran düşüp bayılır. Ayıldıktan sonra İlyas tarafından elleri bağlanarak Gadilla'ya teslim etmek üzere götürülür.

Gadilla'nın huzuruna çıkan Tigran'ın korktuğu başına gelmez. Ve Gadilla Tigran'ı öldürmeyeceğini fakat ömrünün sonuna kadar ona sabah akşam 40 sopa atacağını, kendisi Tigran'dan önce ölürse bu görevi oğluna vasiyet edeceğini söyler. Ölümden kurtulmuş olmasına sevinse de sabah akşam sopa yiyen Tigran kaçmayı düşünmüş olsa da gidecek yeri olmadığı için ve zamanla da sopaya alıştığı için ömrünün 60 yılını orada geçirmiştir.

KALATASOF


Vilhelm Sanc konaktan ayrılıp asli işi için Tiflis'e gitmek zorundaydı. Gerek Tigran'ın yarım kalan hikayesi gerekse Dalyan'dan ayrılacak olmasının hüznü ile oradan ayrıldı. Yanında tercümanı ve Dalyan'ın adamları ile beraber Tiflis'e kadar geldiler. Dalyan'ın adamları geri dönmüşlerdi. Sanc ise bir otelde kalmak için tercümanla beraber bir otele geldiler. Otel sahibinin de Alman olması sebebi ile Sanc'a Alman bir tercüman teklif etmiş ve Sanc'te Baron Mihran'a parasını fazlasıyla ödeyip memleketine göndermişti.

Yeni tercümanla Tiflis'te Alman mahallelerinin olduğu yere gelmişler hatta yeni tercüman Sanc'i ailesinin yanına getirmişti. Yeni tercüman Karl Perestic  Sanc'i babası ile tanıştırdı. Babası Kohen Alman misafirden memnuniyet duymuş fakat tarlanın işleri için az bir müsaade istemişti. Bu esnada tarlada çalışan adamlarına çalışkan olanlara aferin derken tembel olanlara da ikaz veriyordu.

"Sana katık bile yok tembel Kalatosof"

Bu isim Sanc'i heyecanlandırdı. Çünkü daha önce duymuştu bu ismi. Tigran anlatmıştı; Prenses Meryem'in en yakın adamlarından olan fakat onu ve Gadilla'yı tuzağa düşüren bir gambazcı haindi.

Gadilla'nın kinine ve intikam almak için yemin etmesine sebep olan işte bu adam Kalatosof'tu. Fakat tarladaki kişi henüz kırklı yaşlarda olduğundan ve asıl Kalatosof yaşasa dahi yüz yaşında olması gerektiğinden tereddütle Baba Kohen'e kendisinin bildiği Kalatosof ile bir bağı olup olmadığını sordu. Baba Kohen de "işte bu tembel ırgat onun öz oğludur" demiştir.

Akşam olup ırgatlarla beraber baba Kohen'in evine gittiklerinde Sanc Kalatosof'la mülakat etmek için izin istedi.

Gerek oğul Kalatosof'tan gerekse Baba Kohen'den öğrendiğine göre habis Kalatosof birçok hainlik yapmaya devam etmiştir. Zengin bir kadınla evlenip oğlu olduktan sonra kadının ölümünden de şüpheli gözükmüştür. Kadından oğluna kalan malları da kendisi yediği gibi birçok zorluklarla da karşılaşmıştır. Sonradan atesperestlerle tanışmış ve onlar gibi olmaya çalışırken kazara elbisesi tutuşmuş ve vücudunun her yeri yanmıştır. Atesperestler her ne kadar yardım etmek için ateşi söndürmüş olsalar da Kalatosof feci şekilde yandığı için acılar içinde ölmüştür.

Senc ise hem hikayenin kalanını öğrenmek hem atesperestlerden ve Kalatosof'un yandığı yeri görmek hem de asli işi olan petrol araştırması için tercümanı ile birlikte Bakü’ye gitmek üzere yola çıkmıştır.

PRENSES HELENİ

Meryem ve Gadilla'nın intikam ateşi sönmemişti. Ne yapıp edip intikam alınmalıydı. Prens Çiçiyanof'un tanıyamayacağı biri ile bu intikam alınacaktı. O isim de Meryem'in büyük kızı Helene olacaktı.

Helene intikam için Gadilla ve Meyrem tarafından bir panayır kervanına emanet edilir. Kervanda bulunan bir Ermeni karısı Gürcü dili bilen birini aramaktadır. Heleni bildiğini söyler. Ermeni karısı zengin bir tacirin kızının Çiçiyanof isimli biriyle evleneceği için Gürcü dili öğretmesi için Heleni’yi Hayikof'un evine götürür. Genç nişanlı kız Siranuş evleneceği adamın beğenisini kazanmak için Gürcüce öğrenmek istediğini söyler. Asıl amacına bu sayede daha çabuk ulasacagını düşünen Heleni kendisini sevdirir ve Siranuş’a gürcü dilini öğretmeye başlar. Bir müddet sonra Düğün hazırlıkları başlamış ve Çiçiyanof eski dostu Ali Han aracılığı ile gelin gemisi göndermiştir. Gemi korsanlar tarafından ele geçirilmiş ve aylarca haber alınamamıştır.

HÜSEYİN KULU HAN

 

Gemi Hüseyin Kulu Han tarafından kaçırılmıştır. Esirler güvenli bir konağa nakledildikten sonra gemi yakılarak yok edilmiştir. Heleni, Siranuş’un üzülmesine karşılık  ona bütün gerçeği anlatır. Nitekim aynı şekilde Hüseyinkulu’na da intikam yolunda olduğunu söyler. Hüseyinkulu zaten Heleni’ye karşı yüreğine bir aşk hissi olduğundan dolayı Heleni’ye intikam almasında yardımcı olacağını söyler.

Evet, Heleni intikamını almıştır ama nasıl aldı, neler oynandı, Çiçiyanof oyuna nasıl düşürüldü? Bu soruların cevabı kitapta yer almaktadır. Bütün eserlerini olduğu gibi bunu da büyük bir zevkle ve merakla okuduğum kitabı Türk Dil Kurumundan temin edebilirsiniz.

Yorum Gönder

0 Yorumlar

Close Menu