SARSINTI - ZEKERİYA ÇAKABEY

 


Millet olarak son dönemde neredeyse görmediğimiz afet kalmadı. Bombalı saldırılar, pandemi süreci, kaoslar, depremler, sel baskınları, üst üste gelen şehitlerimiz ve birçok sevdiklerimizin kaybı son 20 yıldır hiç yakamızdan düşmedi. En son asrın felaketi olan depremle bir kez daha canımız yandı. Nice sevdiklerimizi, komşularımızı, aynı camiada olduğumuz birçok kişiyi maalesef betona gömdük.

 

Son 250 yıldır söylenen deprem uyarısı ne yazık ki bize tesadüf etti. Er ya da geç beklenen deprem nihayet oldu. Özellikle bu deprem doğal bir afet olarak hep kapıda bekliyordu. Bunu hepimiz biliyor olmamıza rağmen ne resmi olarak ne müteahhit olarak ne de ev sahibi ya da kiracı olarak dikkate almadık ve suçu her zaman olduğu gibi yine Allah’a attık. 

 

Oysa bu bir doğal afetti ve insanın yemesi içmesi gibi doğada doğal hareketini yapmak zorundaydı ve bu doğa için gayet doğaldı. Aslında doğal olmayan en önemli şey en başta rant ve çürük yapılardı. Her zaman söylenildiği gibi deprem değil bina öldürür ve nihayet öldürdü. Öldürmediklerini ise yerinden yurdundan ve sevdiklerinden etti...

 

O karanlık günlerin, korkunç sarsıntıların, sessiz çığlıkların ve ceset dolu binaların acısı hiçbir zaman dinmeyecek ve unutulmayacak. Biz bunu söylem olarak dilden dile aktarsak da bir yazılı eser kadar etkili ve kalıcı olmayacaktır. İşte, Zekeriya Çakabey hocam deprem anından deprem sonrası sürece kadar olan yaşadıklarını kitaplaştırdı ve sarsıntı isminde yeni kitabını çıkarttı. Kendisi kitap türüne anı dese de aslında bu fevkalade yazılmış bir durum incelemesi, deprem sonrası tahlil ya da irdeleme kitabıydı.

 

Zekeriya Çakabey, anbean yaşadıklarını, deprem sonrası başka şehirlere gitmesini tek tek kaleme alan ve yazar gözüyle insanları inceleyen bir kitap yazmıştı. Bu kitabı okurken tekrar o ana döndüm. Gerek deprem anında gerekse sonrasında yaşadıklarımız gözlemlerimiz ve başka şehirdeki diğer insanlarımızın davranışları aynı gözlem içerisinde kaleme alınmıştı. Ne yazık ki o an can pazarında ve mal pazarında olanların kavgasıydı.

 

Sarsıntı her ne kadar Zekeriya Çakabey’in yaşadıkları ve gözlemlerinden oluşsa da aslında bu hepimizin hikâyesiydi. En büyük ortak noktamız gerçek mağdurların ve yalancı mağdurların izlenimiydi. Memleketimizin dört bir yanından biz depremzedelere kol kanat geren insanlarını görmek bize ne kadar mutluluk ve özgüven vermişse ne yazık ki iyi niyetleri kötüye kullananları görmek de aynı derecede kahretti. Sadece şahsıma ait bugünkü değeri ile yaklaşık 300 bin liralık evimden ve ofisimden çalınan eşyaların kaybını da yaşadım ve bunu çalanlar yine bu şehrin insanlarıydı. Yine aynı şekilde depremi fırsat bilip cebini dolduranları da tek tek biliyoruz. Sarsıntı kitabında yer alan etkileyici hikâyelerden bir tanesi “Kolonu Kesenin Kolu” isimli hikâye olmuştu. Allah’ın adaleti elbette tecelli edecektir.

 

Sarsıntı kitabı sadece bize depremi yeniden hatırlatmak amacıyla değil depremi yaşamayanlara bir uyarı, bizden sonrakilere de bir ibret hikâyesi olarak tarihteki yerini almıştır. Ayrıca bu zor zamanlarda ellerinden geleni yapan memleketimizin güzide insanlarının yad edilmesi, diğer şehirlerin ne denli depremzedeler için kucak açması da unutulmayacak bir birlik örneği olarak kitapta ve gönlümüzde yerini almıştır.

Bu güzel eser için Zekeriya hocama teşekkür ediyor, Allah’tan bütün milletimizi bütün afetlerden, savaş ve belalardan muhafaza etmesini bu vesile ile diliyorum.

 

Son olarak yine Sarsıntı kitabından da elde ettiğim bilgilerin neticesinde ve kendi yaşadıklarımı da göz önünde bulundurarak devletimizin büyüklüğünü her türlü doğal afet, pandemi ve her türlü terör odaklı kaoslara karşı gücünü, büyüklüğünü bir kez daha görmüş olduk. Evet, deprem anında çok daha farklı bir strateji izlenebilirdi. Gerek kara kışın ortasında olması, gerek dünya tarihinin en büyük felaketi olması birçok konuda engeller yaratmış olsa da deprem sonrası için hem milletimizin hem devletimizin yıkılmaz birlik ve beraberliğini hepimiz bizzat gördük. Allah milletimize bela, devletimize zeval vermesin. (Amin)

 

 

İÇERİKTEN

 

İnsan kendi içinde belli bir huzuru götürememişse tüm renkler eski tap edilen fotoğraflar gibi siyah beyaz çıkıyordu.

 

Sarsıntılar bitti bitecek diyoruz ama ve bu varangelen periyodu uzadıkça uzuyor ve bizi korkunun zirvesine çıkarıyordu.

 

Hatırlamak; küllenen acıların yeniden korlanmasıdır.

 

Yorum Gönder

0 Yorumlar

Close Menu