Hâce-i evvel’den mektup var
Fitnat hanım ile Ahmet Mithat Efendi’nin
arasındaki aşk mektupları ilk kez Akşam gazetesinde tefrika edilir. 1948
yılında ise Hakkı Tarık Us tarafından bir kez daha neşredilir ve aynı tarihte
ilk kez kitaplaştırılır. Bu mektuplar derlenerek bir kez daha Son Nefese Kadar
adıyla günümüz okurlarıyla buluştu.Ahmed
Midhat Efendi Meşrutiyet’in ilanının üçüncü ayında yaş haddinden dolayı
Karantina Nezareti’nden emekli olduktan sonra evrakını kütüphanesine
naklettirir. Oğlu Galib Midhat bu evrakı tasnifle meşgulken bir mektup
dosyasının ne yapılacağını sorduğunda babasından “Sosyal yaşantımız bugün
Avrupa’dakinin aynı olsaydı, bu mektupların neşredilmesinde bir mahzur
görmezdim. Bununla birlikte, bunların, Osmanlı edebiyat tarihine mâl olmasını
da isterim. Sen meraklısın; al, bunları sakla! Elbette yayımlanmasının mümkün
olacağı bir zaman gelecektir” cevabını alır. Söz konusu mektuplar, Midhat
Efendi’nin Şaire Fıtnat Hanım’la yaşadıkları aşkın belgesi niteliğindedir.
Midhat Efendi 1876 Haziran’ın ortalarında V. Murat’ın tahta geçmesinin akabinde
çıkan afla Rodos sürgününden İstanbul’a döner ve Kabataş’a taşınır. Burada
bahçe komşusu Şair Fıtnat Hanım’dır. Oğlu Kâmil Yazgıç’ın da ifade ettiği gibi
çapkın bir adam olan Midhat Efendi ile Fıtnat Hanım arasında kesin olmayan bir
tarihte aşk başlar. Bu aşk, 30 Mart-20 Mayıs 1878 tarihleri arasında karşılıklı
yazılan, 14’ü Midhat Efendi’ye, 12’si Fıtnat Hanım’a ait olan mektuplarla
belgelenir. Kaynaklara göre her iki muharrir de bu sırada evlidir; Midhat
Efendi 32, Fıtnat Hanım 34 yaşındadır. Mektuplarda belirtilmese de Süleyman
Nazif’in İbnülemin Mahmut Kemal’e aktardığına göre aynı zamanda teyze çocukları
olan Midhat Efendi ve Fıtnat Hanım’ın yasak ilişkisi, Kemalpaşazade Said
Bey’in, Nazım Hikmet’in babası Nazım Paşa’nın iki şarkısına Vakit gazetesinde
tehzil yazmasıyla aşikâr olur: “Anılsın sürdüğüm zevk ü safâ ülfetle,
işretle;/Zarar yok kalsam artık matbaamda hüzn ü mihnetle/Seni zikreylesinler
her bilenler nâm-ı Midhat’la/Beni de yâdedenler yâdeder iffetle, Fıtnat’la!..”
Bu tehzil sonrasında Nazım Paşa’yla kavga eden ve onunla davalık olan Midhat
Efendi, benzer bir yasak aşk hikâyesini 1879’da Yeryüzünde Bir Melek adlı
romanında kurgulayacak; kendisine yaşça denk olmayan İskender Bey’le mutsuz bir
evlilik sürdüren Raziye’yi Paris’te tıp tahsili yapan eski sevgilisi Şefik’le
buluşturacak, toplumsal ahlaka mugayir olan bu durum karşısında Raziye’ye bedel
ödeterek sevgililerin kavuşmasını sağlayacaktır.
DÖRDÜNCÜ NEŞİR
Galib Midhat, babasının
yayımlanmasını vasiyet ettiği bu mektupları ilk olarak Akşam gazetesinin 1
Temmuz-3 Ağustos 1928 tarihleri arasında 25 tefrika halinde yayımlatır.
Mektuplar daha sonra 8 Ağustos-19 Eylül 1948 arasında Vakit Yeni Gazete’de,
yazıldıktan 70 yıl sonra Hakkı Tarık Us tarafından neşredilir ve aynı tarihte
Ahmet Midhat Efendi ile Şair Fıtnat Hanım adıyla kitaplaşır. Hakkı Tarık Us’un
neşrinden sonra büyük ilgi gören ve hakkında çeşitli yazılar yazılan bu
mektuplar son olarak Ömer Hakan Özalp tarafından derlenerek Son Nefese Kadar
adı altında yeniden okurla buluşur. Mektupları 1928’deki ilk neşrini dikkate
alarak bir araya getiren Özalp, eseri; “Döneminde birbirlerini seven kimselerin
buluşmalarının önündeki engel ve zorluklarla çağın dil ve üslup özelliklerini
göstermesi bakımından ilginç bir örnek olduğu kadar, türünün nadir
örneklerinden biri olması hasebiyle, edebiyat tarihimiz açısından da önem
taşıyan mektuplar, Osmanlı’nın son dönemindeki gündelik hayata ilişkin de pek
çok ayrıntıyı içermektedir” ifadeleriyle takdim eder. Galib Midhat’ın
tefrikasına uygun olarak “haberleşme-yazışma” ve buluşma” şeklinde iki döneme
ayrılan mektupların bazı nüshaları eksik olmakla beraber devamının olup
olmadığı da bilinmemektedir.
DÖNEME IŞIK
TUTUYOR
Midhat Efendi’nin Fıtnat
Hanım’a gönderdiği mektupların oğlunun eline nasıl geçtiği belirtilmemektedir.
Bu bağlamda mektupların sahihliği/orijinalliği ilgili akıllarda soru işareti
kaldığı söylenebilir. Nitekim başlama şekli, ilerleyişi ve kavuşmayla sonuçlanması
itibariyle belirli bir nizama sahip olan mektuplar, Midhat Efendi’nin elinde
yeniden kurgulandığı izlenimini vermektedir. Burada mektupların gerçek olmadığı
ya da söz konusu aşkın kurmaca olduğu elbette söylenemez. Ancak karşılıklı
gönderilen özel bir haberleşme aracının her iki nüshasının aynı dosyadan
çıkması, Fıtnat Hanım’daki nüshalara nasıl ulaşıldığına dair açıklama
yapılmaması, her iki yazarın aile hayatlarından hiç bahsetmemeleri ya da on
sekiz saatlik buluşmalarına dair pek az ayrıntıya yer vermeleri mektupların bir
kurmaca ustası olan Midhat Efendi tarafından yeniden düzenlendiği
düşündürmektedir. Diğer taraftan her ne şekilde oluşturulursa oluşturulsun
kitapta yer alan mektuplar, devrin ayrıntıda kalan sosyal, siyasal olaylarına,
düşünme ve hissetme şekillerine, kadın-erkek ilişkilerine, gündelik hayatın
farklı görünümlerine, sanat, edebiyat ve estetik algılarına ışık tutması
bakımından son derece kıymetlidir. Özellikle romancı yönüyle tanınan Midhat
Efendi’nin şiir zevkinin açığa çıktığı ve Fıtnat Hanım’a yazdığı nazireleriyle
şairlik yönünün görünürlük kazandığı mektuplar, aşk içeriğinin yanı sıra poetik
özellikler de yüklenmektedir. Bu bağlamda Ahmed Midhat Efendi ile şaire Fıtnat
Hanım’ın mektuplarını dönemsel gerçeklerin tamamen dışında, sadece edebi zevki
hissetme amacıyla okumak da mümkündür.
19. yüzyılın son çeyreğinde, modern bireyin ortaya
çıkmasına pek az bir zaman kala toplumsal normlara aykırı bir aşk ilişkisini
içeren mektupların yeniden gün yüzüne çıkması, Türk modernleşme tarihinin
farklı şekillerde yorumlanabilmesine kapı aralamaktadır. Bir aşk ilişkisinin
belgesi olduğu kadar estetik kıymetiyle okurda zevk uyandıran mektuplar, iki
muharririn duygu dünyasını ve döneme dair pek çok ayrıntıyı da günümüze taşır.
Midhat Efendi’nin mektupların uygun zamanda yayımlanması yönünde vasiyeti,
Hace-i Evvel rolünün bir asrı aşkın süredir devam ettiğinin de göstergesidir.
0 Yorumlar
BU KONU HAKKINDA FİKİRLERİNİ YAZMAK İSTER MİSİN?