(Düzelti: Ahmet Midhat'ın ikinci evlilik tarihi eklendi)
İlk defa bir kitaba nereden
başlayacağıma karar veremiyorum. O kadar yoğun bilgi ve okuduklarım oldu ki
yazma konusunda ne yapacağımı şaşırdım. Şöyleki; Ahmet Midhat’ın eşleri ve
sevgilileri konusunda zaten bilgim vardı. Fakat Fıtnat Hanım ile olan
mektupları konusunda detaylı bir bilgiye sahip değildim. Doğrusu içeriği
konusunda bilgiye sahip değildim. Ömer Hakan Özalp’in değerli eseri ve detaylı
çalışması ile “Son Nefese Kadar Büyük Aşkın Mektupları” eseri ile bu eksikliğimi
de kapatmış/tamamlamış oldum.
Malumdur ki (yada bilenlerce
) Ahmet Midhat Efendi ilk evliliğini Servet Hanımla yapmış ve ondan beş çocuğu
olmuştur. O sırada evli ve çocuklu bir adamken Kalyopi’ye aşık olur. Kalyopi “Henüz17 Yaşında” isimli kitabındaki o İstanbul’un ( en hafif ifade ile) eğlenceevindeki Rum’dur. Kitabı okuyanlar
bilir; Kalyopi Ahmet Midhat Efendi tarafından evlendirilir. Aslında evlenen
kendileridir. Fakat kitapta yer almaz. Bu evlilik gizli de olsa bir zaman sonra
ortaya çıkar ve Servet Hanım tarafından itiraz edilmeksizin sonraki adı Melek
olan ve Melek’ten de beş çocuğu bulunan Ahmet Midhat Efendi’ye konağa
getirmelerini söyler.
Ahmet Midhat, yakışıklı,
uzun boylu ciddi tavırlı bir adam ve bir o kadar da çalışkan, üretken, üreten
ve yine aynı zamanda zamanının “hâce-i evveli” olan bir adamdır. Bu kadar işin
içerisinde böyle bir evlilikleri olmasına rağmen “gönül bu, zincire vurulamaz”
darb-ı meselince boş durmamış ve bazı kayıtlarda teyzesinin kızı olan Fıtnat
Hanımla aşk yaşamıştır. Teyzesinin kızı olduğu konusunda yazılan mektupları
detaylı incelediğimde bu yönde izlenim elde edemediğimi de belirtmek isterim.
Fakat evlerinin yakın olması hatta pencerelerinin bile birbirlerini görebilecek
yakınlıkta olması göçmen ailenin bir arada olması sebebiyle bir bağ olduğunu da
düşünebiliriz.
Diğer yandan bir sevgili de
Nigar Hanım olarak karşımıza çıkıyor. Ahmet Midhat, Beykoz’daki yazlığında
Nigar Hanım ile buluşmaları bilinen bir durumdur. Onu öylesine seviyordur ki
torununun adını bile Nigar koyuyor.
Bizim asıl meselemiz ve
konumuz olan “SON NEFESE KADAR” isimli kitap üzerinden Fıtnat Hanım ile olan
aşklarıdır. Bu yazımızda bu konuyu inceleyeceğiz
Ahmet Midhat, kütüphanesini
düzenlediği bir sırada oğlu Galip Midhat içi mektup dolu bir kutu bulur ve
babasına bunların ne olacağını sorar. Ahmet Midhat ise; “ Günümüzde bu
mektupları yayınlamak pek mümkün değil, fakat günü geldiğinde elbette
yayınlanmasını isterim” şeklinde belirtir. O mektuplar da ilk olarak 1928
yılında Akşam Gazetesinde yayınlanır. Kitap olarak ise Hakkı Tarık Us
tarafından 1948 yılında basılmıştır.
Ömer Hakan Özalp tarafından
da günümüz dili açıklamaları ve detaylı kaynakları ile hazırlanmış olup
okuyucuya sunulmuştur.
Fıtnat Hanım döneminin gizli
fakat büyük şairlerindendir. Ahmet Midhat ile yakınlaşmalarına bu şiirler büyük
öncülük etmiştir. O sıralarda (kaynaklarca) Fıtnat Hanım baskıcı ve kıskanç
eşinden ayrılmış ve henüz ikinci evliliğini yapmamıştır. Bu boşluk zamanında
Ahmet Midhat ile mektuplaşmaya ve aşklarını birbirleriyle paylaşmaya
başlamışlardır. Elde edile toplam mektup sayısı 26 adettir.
İlginçtir ki varsayalım
Ahmet Midhat henüz ikinci evliliğini yapmamış olmasına (2. evliliğini 1884 yılında yapmıştır. Mektuplar ise 1878 yılında yazılmıştır) ve birinci evliliği kesin olmasına rağmen (1866 yılında) hiçbir
mektupta karısı Servet Hanım ve çocuklarının bahsi geçmiyor.
Fıtnat ile olan aşkı o kadar
büyük ki bu aşka aşık olmamak elde değil. Yine mektuplardan anlaşılıyor ki bir
zaman sonra Fıtnat Hanım bu ilişkiyi bitirmek istese de Ahmet Midhat’a duyduğu
aşkından dolayı tekrar devam ediyor. Netice ise bu büyük aşk sadece mektuplarda
kalıyor ve evlilikleri gibi bir sonuca ulaşamıyor.
O mektuplardan kısa birkaç
kesit
Ahmet Midhat’ın Fıtnat
Hanıma yazdığı mektuptan
Kimse söz söylemesin, kimse
sesini çıkarmasın da yalnız Fıtnat’ım söylesin. Ben de oturduğum yerden eriyip
gideyim. Lakin halden kimin haberi var?
Fıtnat Hanımın yazdığı mektuptan
( Ahmet Midhat’ın Fıtnat
Hanımın evine gittiği bir esnada Fıtnat Hanımın ayağı takılır ve düşecek gibi
olur. Ahmet Midhat’ın ona ithafen
yazdığı bir mektuba cevabıdır)
Kim bilir, ne kadar üzüldünüz,
merak ettiniz meleğim. Gördünüz mü? Bir şey olsa da Fıtnat’ı kucaklasam diye
düşünmüşsünüz. İşte, kucaklanıp kaldırılmaklığa muhtaç bir hale geldim. Niçin
gelip beni kurtarmadınız, ruhum? Ah, niçin birbirimize bigâne olalım? Ben sizi
seviyorum, Midhat’ım, nedir bu maniler?
0 Yorumlar
BU KONU HAKKINDA FİKİRLERİNİ YAZMAK İSTER MİSİN?