DÜRDANE
HANIM
Ahmet
Midhat hayranlığımı daha önceki yorumlarımı okuyanlar için söylememe gerek yok
sanırım. Bugüne kadar onlarca kitabını binlerce sayfasını okuduğum Ahmet Midhat
Efendi eserlerinden en sonunda Dürdane Hanım’ı da okuyarak yenisini eklemiş
bulunmaktayım. Bugüne kadar okuduğum her kitabında kendime söylediğim söz “Bugüne
kadar okuduğum en güzel Ahmet Midhat eseri bu olmuştur” desem de her bir
sonraki okuduğum kitap bir önceki için söylediğim sözü geçersiz kılmıştır. Her
ne kadar yine aynı sözü söyleyecek olsam da galiba Dürdane Hanım gerçekten en
güzel eserlerinden birisi olduğunu itiraf etmeliyim. Geriye dönük baktığınızda
onlarca Ahmet Midhat eserlerini okuyan birisi olarak elbette hemen hemen
hepsinde ayrı bir lezzet aldığımı yazmış olsam da Dürdane Hanım’ın müthiş bir
eser olduğunu söylemek gerekiyor.
Dürdane
Hanım ilk baskısını 1882 yılında yapmıştır. Bu eserden önce Hasan Mellah,
Hüseyin Fellah, Yeryüzünde Bir Melek, Felatun Bey’le Rakım Efendi gibi birçok
eserleri basılmıştır. Elbette sonrasında da onlarca eserleri basılmış ve en son
Jön Türkler ile yazım hayatını noktalamıştır. Ahmet Midhat’ın yazım serüvenine
ortak olup bütün eserlerini okumaya kendimi adamış olduğumdan dolayı da ayrıca
mutluyum. Çünkü hayatında Ahmet Midhat okumadan edebiyatçılık yapan, “Ben
yazarım” diyen kişileri görünce aradaki farkı üzülerek kıyas yapma şansı
buluyorum.
Yazıyı
uzatıp kitabın içeriğine gelmemek için dirensem de bu yazıyı okuyanların
Dürdane Hanım’ı merak edip okumaları için zaman kazanmaya çalıştığımı da itiraf
etmeliyim. Doğrusu; kitabı daha önceki kitaplar gibi tam olarak anlatmak da
istemiyorum. O lezzeti, o güzelliği, bir kitabın yazım kalitesini okuyucuya
bırakmak daha doğru olacaktır. Ki Dürdane Hanım bunu hak ediyor.
Yine
de kısaca bilgi vermek ve bir iki konuya değinmek istiyorum;
Ulviye
Hanım genç yaşta dul kalmış çok zengin bir kadındır. O yıllarda telefon yeni
icat olunduğu için bir yakınının tavsiyesi ile evine telefon alır. Genç dul,
dört duvar arasında sıkılmışlığın verdiği bir kararla yan komşusunun evine
gizlice telefon hattı çekerek onu dinlemeye başlar. Böylelikle müthiş bir
maceranın içine girmiş olur.
Komşusu
olan Dürdane Hanım delice aşık olduğu Mergup Bey’den kopamamakta ve onsuz bir
an bile yapamamaktadır. Mergup Bey ise kendisine deli gibi aşık olan bu körpe
kıza aşık değilse de onun bu zaafını kullanmak için de fırsat kollayan bir
alçaktır. Bu sayede genç kızı hamile bırakmış ve Dürdane Hanım’ın bütün
yalvarmalarına rağmen onunla evlenmeyi kabul etmemiştir. Hatta doğacak
çocuğunun öldürülmesini dahi teklif etmiştir. Dürdane Hanım’ın doğumu
yaklaştıkça ailesinden gizlemiş fakat doğumu kimseye söylemeden nasıl yapacağı
konusunda çaresiz kalmışlardır. Doğuma yakın bir zamanda yakışıklı bir
delikanlı yanında Sohbet isimli bir adamla gelirler. Yanlarında Ayşe ebe isimli
bir kadın vardır. Ayşe ebe aniden evinden alınmış ve doğum için gizlice buraya
getirilmiştir. İlk başlarda Ayşe ebe çok korkmuş olsa da sonradan sonraya bu
yakışıklı delikanlıya neredeyse aşık olacak kadar emin olmuştur. Nihayet
doğumdan sonra yakışıklı delikanlı olan Acem Ali Bey , Dürdane Hanım’a “Çocuğunun kalacağı ev de, sütannesi de her şeyi hazır. Sen
bir an önce iyileşmene bak” diyerek kadını mutlu etmiştir.
Sohbet
Efendi çocukluğunda annesiz babasız büyümüş bir paşanın yanında evlatlık olarak
yaşamıştır. Paşanın konağında yer alan Cemal Ağa isimli paşanın en güvendiği
adam tabiri caizse oğlancı çıkmış ve niyetini Sohbet’e karşı elde etmek
olduğunu açıkça söylemiştir. Sohbet ise dürüst çalışkan bir genç olduğu için bu
adama çok kızmış ve kafasında sürahiyi kırmıştır. Cemal Ağa bunun üzerine
Sohbet’i hırsız ve sapık olarak göstermiş ve paşayı dahi inandırmıştır.
Zavallı çocuk bunun üzerine Cemal Ağa’yı öldürmüş ve hapis yatmıştır.
Acem
Ali Bey de Sohbet’in bu babayiğitliğine güvenerek Dürdane Hanım’a kötülük yapan
Mergup Bey’i öldürtmek istemiştir. Sohbet ve Acem Ali Bey bir otelde gece
yarısına kadar konuştuktan sonra ayrı yataklarda uyumuşlardır. Sohbet her ne
kadar uyumak istese de yakışıklı Ali Bey karşısında gözüne uyku girmemiş ve
onun yanına sokulmak istemiştir. Acem Ali Bey’in yorganını kaldırınca bir de ne
görsün? Bir çift tombul memeleri fark etmiş ve şaşırmıştır. (Kitaptaki ifadeye istinaden)
Acem
Ali Bey’in aslında bir kadın olduğunu anlamış olsa da ona hiçbir zaman bunu
bildiğini yansıtmamıştır.
İÇERİKTEN
“Bir
adamın huyunu anlamak için sadece onun harçlığına dikkat edin. Çünkü harçlığını
saçıp savuran adam kötü ahlaklı olmasa bile iyi adam da sayılmaz.”
BU KİTAPTA NELER ÖĞRENDİK?
1882
yılında bile hisse senedi yatırımının olduğunu,
Telefonun icadı ile birlikte ilk böcek kullanımını,
Dostluğun
ve aşkın önemini,
İhanetin
hiçbir zaman kabul görmediğini,
Kadınların
intikamının çok acı olduğunu
ÇELİŞKİ
Sohbet
Efendi neden Acem Ali’nin yatağına girmek istedi? Şayet kadın olduğunu
anlamasaydı ne olacaktı?
YAZARI : AHMET MİDHAT EFENDİ
YAYINEVİ : TURNA YAYINLARI/ 2. BASKI2011/149 SAYFA
HAZIRLAYAN : METİN SARPKAYA
0 Yorumlar
BU KONU HAKKINDA FİKİRLERİNİ YAZMAK İSTER MİSİN?