KİTAP YORUM: ERGÜN BİLGİ
“Son Kitap Listem”de yazar Prof. Dr.
Nazan Bekiroğlu’nun “Nar Ağacı” romanı var. 2012 yılında yayımlanan beş yüz
otuz üç sayfadan oluşan, hacimce hayli kalın diyebileceğimiz fakat; okuyucuyu
sürükleyen, mekan olarak Trabzon, Bakü, Tebriz, Taht-ı Süleyman, Isfahan, Şiraz,
Yezd, Batum, Tiflis ve İstanbul’u seçen, seyahat ağırlıklı bir roman.
Başlangıç ve
bitiş bölümleri dahil edilmezse birbiriyle bağlantılı ve farklı isimlerden
oluşan ve kitap olarak sunulan on bir bölümden oluşuyor.
Daha kitabın başında “Şu andan itibaren
her şey kurgudur, tarihi gerçekler müstesna” sözüyle kurguya ve roman içindeki
tarihi gerçeklere vurgu yapan yazar, olay örgüsünü kurgularken Balkan savaşı
zamanından Birinci Dünya savaşına uzanıyor.
Trabzon’da
ve Tebriz’de doğup birbirlerine doğru yol alan iki hayatı birleştiriyor. Önce
deli akan sonra durgunlaşan iki ırmak benzetmesiyle verilen kahramanlar
Tebriz’in meşhur halı tüccarının oğlu Settarhan ve Trabzon’un bağrında açmış
Zehradır. Gönül ırmağı Azam, Sophia arasında çalkalanan Settarhan'ınTrabzon’a
gelip Ortahisar’da ahali tarafından çok sevilen Çerkes Aslanbey’in
kahvehanesinde çalışmaya başladıktan sonra görücü usulü tanıştırılan Zehra’da
duruluyor.
Yazar,
çalışma masasında elindeki dedesinden kalma eski fotoğrafların içine girip
geçmiş zamanı aralayarak, kahramanların arasına ve olayların içine giriyor.
Daha sonra yazarın bir gölge gibi kahramanların önünde, arkasındaki yolculuğu
ve zamanlara mekanlara süzülmesi başlıyor. Üçüncü kişi anlatımının somutlaştığı
bu üslupta okur da yazarla birlikte romanın içine sürükleniyor.
Olaylar sırasında, Balkan Savaşı
döneminde düşmanın İstanbul’u işgal etme ihtimali ve Trabzon’un Ruslar
tarafından işgal hareketlerinin acıklı yönü, muhacerat ve seferberlik yılları
gözler önüne seriliyor. Tarihi mekanların çok başarılı bir şekilde verildiği
romanda adeta 1900' lü yılların başında okuyucu Trabzon, Tebriz, Bakü, Batum…
gibi tarihi yerlerde geziyor. Kültürel ögelere büyük bir önemin verildiği
romanda ayrıntı ve incelikler okuyucuyu etkiliyor.
Kelime hazinesi çok
zengin olmayan okuyucuların belki de sık sık sözlüğe baş vuracağı eserde
terimsel kullanımlar da önemli bir yer tutuyor. Dolayısıyla anlaşılması zor,
ağır bir roman gibi algılanma ihtimali doğuyor. Oysa roman, bilgi, terim ve
sözcük bağlamındaki zenginliğinden dolayı okuyucuya sadece bir serüven
yaşatmıyor, okuyucuyu donatıyor. Örneğin halısıyla meşhur İran’da halıcılık
mesleğini anlatırken adeta bu mesleğin tüm inceliklerini, araç gereçlerini,
dokunma şeklini verirken okuyucu sanki o mesleği en ince ayrıntısına kadar
öğreniyor ve kendini en kaliteli halıyı seçebilecek bir yetide görebiliyor.
Betimlemelerin en güzel örnekleriyle duygu ve hayal dünyasına hitap eden roman
üç yüz bin’e yakın bir baskıyla okuyucu karşısında…
Bol okumalar dileğimle
0 Yorumlar
BU KONU HAKKINDA FİKİRLERİNİ YAZMAK İSTER MİSİN?